Göklerle Yer Arasındakilerin Yaratılışı

1. Mucize İddiası

  • Harun Yahya (Adnan Oktar)’a ait sitelerden:
    Kuran’da, göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların yaratılışı ile ilgili pek çok ayet bulunmaktadır:

    Biz, gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakilerini hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak-gelmektedir; öyleyse (onlara karşı) güzel davranışlarla davran. (Hicr Suresi, 85)

    Göklerde, yerde, bu ikisinin arasında ve nemli toprağın altında olanların tümü O’nundur. (Taha Suresi, 6)

    Biz, bir ‘oyun ve oyalanma konusu’ olsun diye göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık. (Enbiya Suresi, 16)

    Bilim adamları başlangıçta sıcak bir gaz kütlesinin yoğunlaştığını, daha sonra bu kütlenin parçalara ayrılarak galaktik maddeleri, daha sonra yıldızları ve gezegenleri oluşturduklarını ifade etmektedirler. Diğer bir deyişle Dünya ve aynı zamanda bütün yıldızlar, birleşik bir gaz kütlesinden ayrılan parçalardır. Bu parçalardan bir kısmı güneşleri, gezegenleri meydana getirmiş, böylece pek çok Güneş Sistemleri ve galaksiler ortaya çıkmıştır. Daha önceki bölümlerde de açıkladığımız gibi evren “ratk” (Füzyon: Birbirine yapışık, birleşik) halindeyken, “fatk” (parçalara ayrılmıştır) olmuştur. Kuran’da evrenin oluşumu, bilimsel açıklamaları tasdikleyen, en uygun kelimelerle anlatılmaktadır.

    Her bölünme, ayrılma olduğunda ise, uzayda yeni oluşan temel cisimlerin dışında birkaç parça dışarıda kalmıştır. Bu fazla parçaların bilimsel adı, “yıldızlar arası galaktik madde”dir. Yıldızlararası madde %60 Hidrojen, %38 Helyum ve %2 de diğer elementlerden oluşmaktadır. Yıldızlararası maddenin %99′u gaz, %1′i de ağır elementlerin 0,0001-0,001 çaplı toz zerrelerinden oluşmaktadır.

    Bilim adamları bu maddeleri, astrofizikteki ölçümler açısından çok önemli görmektedirler. Bu maddeler toz, duman ya da gaz olarak değerlendirilebilecek kadar incedirler. Ancak bu maddelerin tamamı düşünüldüğünde, uzaydaki galaksilerin toplamından daha fazla bir kütle söz konusu olmaktadır. Yıldızlar arası bu galaktik maddelerin varlığı ilk kez 1920′de keşfedilmesine rağmen, yukarıdaki ayetlerde “ikisinin arasındakiler, ikisinin arasındaki şeyler” olarak çevrilen “ma beynehuma” ifadesi ile, Kuran’da bu parçaların varlığına yüzyıllar öncesinden dikkat çekilmiştir.


2. Ayet Yorumundaki Tutarsızlıklar

Mucize yalancılarından aynen alıntıladığımız yukardaki metni dikkatlice okuyunuz. Başta 3 ayet veriliyor ve ardından bir takım bilimsel açıklamalar yapılıyor… Fakat bu 3 ayetle verilen bilimsel ayrıntılar arasında en ufacık bir bağlantı yok! Söz konusu ayetlerde sadece ”göklerle yer arasındakiler” ifadesi geçmekte…

Yedi Kat Gök ve Atmosferin Katmanları” makalesinde açıkladığımız gibi aynı mucize yalancıları Kuran’da geçen gök/gökler kelimesini duruma göre bazen ”evren” bazen de ”Dünya’nın göğü/atmosfer” olarak yorumluyorlar. Burada işlerine birincisi gelmiş olacak ki ”evren” olarak yorumlamaktalar. Peki neden bu ayetlerde ”gökler”den kastedilen ”Dünya’nın göğü/atmosfer” olmasın; hiçbir açıklama yok? Eğer ”Dünya’nın göğü/atmosfer” kastedilmiş olsaydı ”göklerle yerin arasındakiler” yeryüzünün üstündeki herşey “dağlar-taşlar, ırmaklar, ağaçlar” olurdu ve yukardaki mucize yalanı suya düşerdi.

Mucize yalancıları bu ayetlerde geçen ”gökler” kelimesini evren/kâinat anlamında kullanmakta ve ”yer ile gök arasındakiler” ifadesini de henüz 20. yüzyılda keşmedilmiş olan ”yıldızlar arası galaktik maddeler”e bir işaret olarak görmekteler!

Peki Kuran’dan önce yazılmış herhangi bir şiirde-destanda-efsanede ”gökler ile yer arasındakiler”in yaratılışından veya oluşumundan bahseden bir cümle görürsek bu eserin de tanrı sözü olduğuna mı kanâat getirmemiz gerekecek?

  • Biz, gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakilerini hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak-gelmektedir; öyleyse (onlara karşı) güzel davranışlarla davran. (Hicr Suresi, 85)

Yukardaki ayette bize gerçekten de ”Yıldızlar arası galaktik maddeler”e güzel davranışlarla davranmamız mı tavsiye edilmekte?


3. İddianın Tutarsızlığı

Kaldı ki Kuran’da zaten ”Dünya’nın göğü” ile ”evren” arasında bir ayrım yapmak mümkün değil. Çünkü Kuran’daki evren anlayışına göre bütün kainat düz tepsi/döşek şeklindeki yeryüzünden ve bu yeryüzü üzerine kurulmuş, yıldızlarla süslenmiş göklerden ibaret (bkz: ”Evrenin Genişlemesi” – ”3. Kuran’daki Evren Algısı”).

Son derece basit bir biçimde gözlerimizi kapatıp bir an için tüm evreni ve Dünya’yı hayâl edelim. Acaba hangi şartlar içerisinde “yer ile gök arası” şeklinde bir kavramı telâffuz edebiliriz? Ya da bugünkü bilgi ve gözlemlerimizle “yer ile gök arasında olmak” diye bir tabir kullanabilir miyiz?

Düz bir Dünya tahayyül etmeden ve onu çevreleyen kubbe şeklinde bir evren hayâl etmeden ”yer ile gök arasındakiler” diye bir tanım yapma imkânı yoktur. Böyle bir düşünce ileri sürebilmek için Dünya’dan göğe bakmamız gerekmektedir. Dünya’yı bir merkez, gökleri de onu çevreleyen bir kubbe olarak tasavvur etmeden böyle bir şey söylemek olası değildir. Yukarıdaki (sadece Samanyolu’nu gösteren) grafiğe bir göz attığımız zaman ne yaparsak yapalım bir tarafta evren bir tarafta Dünya ve ikisi arasındakiler şeklinde bir konum ortaya koymamız mümkün değil.

Peki Kuran ”yer, gök ve ikisi arasındakiler” diye bir ifadeye nasıl yer verebilmektedir? Cevap çok basittir aslında.. Kuran yazarları 7. yüzyılın bilgisiyle göklere bakmaktadırlar ve bulundukları yerden Dünya onlara düz ve gökler kubbe olarak görünmektedir. Böyle olunca da ”yer, gök ve arasında olanlar” görülebilmektedir. Dolayısıyla bunu dile getirmekte bir beis görmemişledir. Aslında bu gözlem o devrin bilgi düzeyine paraleldir. Merkez kabul edilen Dünya ve onu çevreleyen kubbe biçiminde gökler ile ikisi arasında yer alanlar…

7. Yüzyıl için anlaşılır olan bu olguda bir mucize arayabilmek 21. yüzyılda başlı başına bir ”mucizedir” aslında…

  • ”Yıldızlar arası bu galaktik maddelerin varlığı ilk kez 1920′de keşfedilmesine rağmen yukarıdaki ayetlerde “ikisinin arasındakiler, ikisinin arasındaki şeyler” olarak çevrilen “ma beynehuma” ifadesi ile Kur’anda bu parçaların varlığına yüzyıllar öncesinden dikkat çekilmiştir.”

diyerek bilimselliğe ve bilgilere abanmak yerine bizlere tüm evrenin nasıl ikisi (yani yer ile gök) arasında olabileceğini göstermeliydiler. Örneğin 2,9 milyon ışıkyılı uzaklıktaki Andromeda Galaksisi yer ile gök arasına nasıl konumlandırılmaktadır? Koskoca evrende kumsaldaki bir kum tanesi kadar hükmü ve büyüklüğü olmayan yerküremize bu kadar önem verebilecek bir tanrı anlayışı mümkün müdür?


4. Sonuç

”Gökler ile yer arasındakiler” ifadesiyle günümüzün bilimsel sonuçları arasında bir ilişki kurmak mümkün değildir. İlgili ayetler mucize yalancıları tarafından hiçbir gerekçe sunulmadan ve keyfi olarak yorumlanmaktadır. Bu yorum ancak bütün kâinatın, üzerinde yaşadığımız düz tepsi şeklinde Dünya’dan ve bu Dünya üzerine kurulmuş göklerden ibaret olduğunu varsayarak kullanılabilir.

www.mucizeyalanlari.com sitesinden alınmıştır.

Yorum Gönder

0 Yorumlar