Fil Suresi Masalı

Kur'ân'in 105ci sûresi “el-Fîl” basligini tasir. Bu basligi tasimasinin nedeni, Mekke'yi ele geçirip Kâ'be'yi yikmak ve hiristiyanligi Arabistanda yaymak isteyen Habes'li Ebrehe'nin fil'lerden olusan ordusunun, Tanri tarafindan helâk edilmesiyle ilgili âyet'leri kapsamasindandir. Bu âyet'ler söyle: “1) Rabbin fil sahiplerine neler etti, görmedin mi? 2) Onlarin kötü planlarini bosa çikarmadi mi? 3) Onlarin üstüne ebâbil kuslarini gönderdi. 4) O kuslar, onlarin üzerlerine piskin tugladan yapilmis taslar atiyorlardi. 5) Böylece Allah onlari yenilip çignenmis ekine çevirdi” (K. 105, Fil, 1-5)

Kuskusuz ki sadece bu âyet'leri okumakla fil masalinin ne oldugunu anlamaga imkân yok. Basta Beyzavî, Zemâkserî, Celâlledin, ve Abulfida gibi ünlüler olmak üzere yorumcularin açiklamalarindan, ve diger kaynaklardaki bilgilerden çikarilabilecek sonuç su ki Tanri, Yahudileri Yemen'de Habesli Hiristiyan'lara yenik düsürtmüs, ve fakat sonra Hiristiyan'larin Mekke'yi alip Kâ'be'yi yikmak ve hiristiyanligi Arabistan'da yaymak istediklerini anlayinca, bu kez Ebrehe'nin komutasindaki habes ordusunu yok edip Muhammed'in gelisini ve Islâm'in yerlesmesini saglamak istemistir.

Fil olayi'nin İslâm kaynaklarina göre olusumu söyle:
Daha önce Arabistan'in Yemen bölgesinde yasamakta iken Afrika'ya geçmis bir toplum olan Habes'liler hiristiyan idiler. Terkettikleri yerlere, Himyer hükümdarligi egemen olmustu. Fakat Milâdî besinci yüzyil'da Habesliler Yemen'e geri dönmege baslarlar ve yavas yavas güçlenmekle orayi ele geçirirler. Ancak Himyerî reis'lerinden Zû Nuvâs Habeslilere karsi ayaklanir ve egemenligini kurar.

Zû Nuvâs yahudiligi kabul etmis bulundugundan hiristiyanlara karsi zulüm siyâsetine basvurur, ve örnegin Necrân hiristiyanlarina eziyet eder. Hiristiyanlarin zülmedilmesine göz yummak istemeyen Bizans Imparatorlugu'nun yardimlariyle Habes hükümdarlari, Miladin 526.ci yilinda, Yahudi'leri yenerek Yemen'i ele geçirirler. Bunun böyle olmasini yine Tanri istemis olmalidir, çünkü Tanri Isa'yi göndermekle hiristiyanlari, Yahudilere nazaran “daha yüksek bir din seviyesinde” kilmistir! Yemen'in hiristiyan egemenligi altina girmesinden az zaman, Ebrahe (“Abraha”, ki habesce “Ibrahim” demektir), “Al-Asram” lakabiyle habesistan valisi olarak Yemen'in yönetimini ele alir.

Fakat Ebrehe, hiristiyanligi yaymak ve Mekke'yi fethedip Kâ'be'yi yikmak ve bütün Arabistan'i ele geçirmek amacindadir. Hattâ bu maksatla San'a mevkiinde büyük bir kilise yaptirtmis ve Araplarin bu kilisede ibâdet etmelerini saglamak istemistir. Amacini gerçeklestirmek üzere fil'lerle güçlendirdigi ordusunun basina geçerek Mekke üzerine yürür. Bu güce karsi Mekke'lilerin yapabilecekleri bir sey yoktur. Ancak ne var ki Ebrehe'nin bindigi fil, Mekke'ye yaklasildikta yürümek istemez, yere çöküp bekler.

Çünkü güyâ Mekkeli'lerden Nufeyl b. Habib adindaki bir Arap, kimselerin farkina varamayacagi bir sekilde fil'in yanina gelerek kulagina “Burasi kutsal bir topraktir, yere çök ve ilerleme” diye fisildamistir. Muhtemelen bunu yaptiran Tanri'dir, çünkü Tanri, Mekke'nin ve özellikle Kâ'be'nin Ebrehe tarafindan ele geçirilmesini önlemek istemistir. Fakat Tanri bununla kalmaz, ayrica kuslarini gönderir ve kuslar “piskin tugladan yapilmis taslar” atarak Ebrehe'nin ordusunu yerle bir ederler. Bu olduktan sonra Tanri bir de sel felâketi yaratir ki, hem ölenlerin vucudlarini ve hem de henüz ölmemis olanlari yok etmege yeter.

Çünkü her seyi önceden bilen ve düzenleyen Tanri, Ebrehe'nin meraminin Kâ'be'yi yikip hiristiyanligi yaymak oldugunu görmüs ve onu “ilâhî bir mucize” ile yere vurmus, böylece Muhammed'in gelisini ve Islâm'in yerlesmesini saglamak istemistir. Bundan dolayidir ki Islâm yazarlari, Muhammed'in dogum tarihini Fil olayina göre hesaplarlar: güyâ Muhammed fil olayindan iki ay sonra dünyâya gözlerini açmis ve bu tarihten kirk yil sonra Islâm'i yerlestirmege baslamistir 13.

Masal olmaktan ileri geçmeyen fil olayi ile ilgili sûre'nin Kur'ân'in ilk nüshasinda bulunmayip Osman zamaninda hazirlanan nüsha'da yer aldigi, bu itibarla Muhammed tarafindan bildirilmis olmasinin belli bulunmadigi söylenir.


1 Beyzavî gibi kaynaklarin bildirmesine göre güyâ bu sekilde konusan kisilerin evleri bir kaç gün sonra hizmetçialri tarafindan yakilmistir. Bkz. G. Sale, age. sh.107, not. 2
2 Diyânet Vakfi çevirisi, Mâide 69 âyeti'nin ayorumuna bakiniz,
3 Sahih-i Buharî Muhtasari..., (Diyânet Islr. Bask. yayinlari, Cilty VIII, sh. 451)
4 Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi..., (Millî Egitim Bakanligi yayinlari, Ankara 1966, cilt II, sh. 787-8)
5 (Tafsir al-Tabarî, ve Tafsir al-Kurtubî gibi kaynaklarda yer alan bu rivâyet için Ahmet Suphi Firat'in Islâm Ansiklopedisi'ndeki “Uzeyr” sözcügüne bakiniz.
6 ibid.
7 G. Sale, age , sh. 244, not.1-2
8 Bkz. Diyânet Baskanligi çevirisinde, En'âm sûresi'nin 159.cu âyeti'nin açiklanmasi.
9 Ayricada, hiç kimsenin çiplak olarak Kâ'beyi ziyâret edemeyecegi, ve müsrik kabileler tarafindan bozulmamis andlasmalarin andlasma suresinin sonuna kadar yürürlükte kalacagi açiklanmistir. (Bu konuda Diyânet Vakfi'nin Tevbe sûresi ile ilgili açiklamasina bakiniz)
10 Bu hadîs'ler için Buharî'nin Kitab'ur-Rikâk, ve Müslim'in Kitab'ul-Iman, ve yine Müslim'in Kitab'ut- Tevbe adli yapitlarina bkz. Ayrica bkz. Imam Nevevî'nin Riyâz'üs Sâlihîn Tercümesi, (Merve yayinalri, Istanbul 1992, Cilt I. sh. 395)
11 Bu konuda bkz. G. Sale, age, sh. 431, Not. 3)
12 Diyânet Vakfi, age, sh. 572.
13
Bu konuda benim “Seriât'tan Kissa'lar” adli kitabima bakiniz (Kaynak yayinlari, Istanbul, 1996, sh. 56)

Yorum Gönder

3 Yorumlar

  1. Fahreddin Razî der ki: Bu fil olayı dinsizlere karşı ciddi olarak pek mühim bir olaydır. Çünkü birtakım kuşlar gönderilip de, onlarla bir kavmi bırakıp, diğer bir kavmi taşlattırarak öldürmek tabiat kanunlarından bir şey ile izah edilemez. Ve buna diğer bir takım rivayetler gibi zayıftır denilmek de kabil olamaz. Çünkü fil yılı ile Resulullah'ın gönderilmesi arasında geçen müddet henüz kırk küsür seneden ibaret bulunuyor ve Resulullah bu sûreyi okuduğu zaman Mekke'de bu olayı görmüş olanlardan hayli bir topluluk karşısında duruyordu. Eğer olayın bu şekilde nakli zayıf olsa idi, onlar: "İşte yalanını tuttuk." diye elbette yüzüne çarparla r dı. Halbuki bunun hakkında: "Hayır öyle birşey olmadı, yalan yanlış söylüyorsun." diye inkâr ve itiraza kalkışan kimse çıkmadı.

    O halde demek ki bu olayın bu sûrede anlatıldığı şekilde görüldüğü ve bunu ayıplamaya yol olmadığı kesinlikle malumdur". Razi'nin bu hatırlatması pek yerindedir. Sûrenin Mekkî olduğu ve Mekke'de iken düşmanların çokluğu, "Kur'ân'ı kendi söylüyor da Allah'a iftira ediyor." diyenler; mecnun, sihirbaz, şair diye atıp tutanlar ve geçmiş ümmetlerin kıssaları hakkında "eskilerin ma s alları" diye alay edenler ve onunla yarışmak istiyen bir çok şairler ağızlarına geleni söylemekte oldukları ve Peygamber'in bunları söyletmeyecek, ağızlarını açdırtmayacak maddi bir cebir ve tehdit kuvvetini haiz olmadığı, müminlerin gayet az ve maddi bakımdan mağlub bir halde bulunduğu, hasılı hücum edebilecekler için yer ve zaman tamamen uygun olduğu ve bununla beraber bunlardan hiç birinin bu fil kıssası hakkında bir saldırıda bulunmadığı göz önüne getirilirse, bunca şahitler içinde bu kıssanın bu sûred e açıklandığı şekilde cereyanını ayıplamak kabil olmadığı ve bunun herkesçe teslim edilmiş ve mütevatir, yakin ilim, sabit bir gerçek olduğu ortaya çıkar. Bu şartlar altında hiç şüphe yoktur ki, eğer bu beyanda inkar ve tekzib edilebilecek zayıf bir nokta o lsaydı, Kur'ân'a, Peygamber'e hücum için bahane arayan bunca düşmanlar en uygun fırsatı bulmuş olur, bütün şairler ve şahitler bu vesile ile yalanı yüze çarpmak için tekzib (yalanlama) kasideleri yağdırırlar ve Ebu Cehil gibi nüfuzlu Kureyş ve Daru'n-Nedv e başbuğları da ellerinden gelen bütün kuvvetleriyle onları kışkırtırlar da kışkırtırlardı. Ve o zaman Hâkka Sûresi'nde geçtiği üzere "Eğer o, bazı laflar uydurup bize iftira etseydi, elbette ondan sağ elini (gücünü, kuvetini) alırdık, sonra onun can damarını keserdik." (Hâkka, 69/44-46) hükmü tamamen ortaya çıkardı. Halbuki hakkı yalanlamak için her türlü iftiraları, cinayetleri, suikastları göze almış olan o düşmanlar bu sûre ve bu kıssa hakkında öyle bir teşebbüste bulunmamışlar, tersine İbnü Hişam'ın "Siyer"inde anlatıldığı üzere baştan sona birçokları o kıssanın doğruluğu hakkında şiirler söylemişlerdir. Demek ki bu, biraz önce "Ve'l-Asr" Sûresi ile işaret edilen asrın ortaçağa son verecek yeni bir çağ açmak üzere ortaya çıkmış acaibliklerinden bir ibret örneği ve herkesçe Kâbe'nin varlığı gibi inkar edilemeyecek bir gerçek idi.

    YanıtlaSil
  2. Efendim meseleyi pek bir hafif ele almışsınız evvela olaya iyice nazar etmek lazım! İmdi Hz. Muhammedin doğduğu sene doğumundan biraz evvelinde bu hadise yaşanıyor, kureyş ve araplar bu hadiseden öylesine etkileniyorlarki bu olayı takvim başlangıcı yapıyorlar!

    İmdi Hz. Muhammed peygamberlik vazifesi ile kırk yaşında vazifelendiriliyor bu sure mekki surelerdendir ve ilk dönemlerde inmiştir ikinci sene olduğu rivayet edilir!

    Demekki bu sure olayın uzerinden kırkiki kırküç bilemediniz kırkbeş sene sonra geliyor ve Hz. Muhammedin hiç bir muhalifi itiraz etmiyor!

    Öyle bir zamanki bu zaman onu davasından döndürmek içün her yol deneniyor anlattıklarına itibar edilmemesi için zora başvuruluyor!

    Böyle bir zamanda henüz yarım asır geçmemiş ve ihtimaldirki vakıaya tanık olanların sağ olduğu bir durumda fil suresi tebliğ ediliyor ve itiraz yok!

    Bu durum hadisenin tamamen kuranda anlatıldığı gibi gerçekleştiğinin kurana inanmayanlarıda ikna edecek türden kati delilidir!

    Muhammed Abduhun zorlama yorumlarından mülhem çiçek hastalığı demişsin muhterem pante, bu ne tarihen ne kuran metni açısından geçerli bir sav değildir!

    Bu bahsi büyük allame elmalılı öylesine veciz izah etmiştirki bir sonraki mesajımda nakletmem yerinde olacaktır.

    YanıtlaSil
  3. İslamiyetin ilk çıkışında resul karşısında yanlış inançarda doğru yoldan sapıtmış olan insanlar karşısında hz. peygamber getirdiği inanç olan doğru din islamiyet galip çıktı ve tüm kıtalara tüm ırktan olan insanlara yayıldı. Ateizim yeni bir fenomen değil.O zamanki sapıtmış insanların islamiyete karşı duruşundan farklı birşey değil ki .Bu insanların boş çabalarından farklı değil ki bu çabaları boşa çıktı zaten. Detaylara dalıp ve bunları kendi zihnihyetinde yorumlayıp insanları bütünden uzaklaştırmak ve doğruyu sapıtmak bir teknik olabilir ama bütün yani gerçekler değişmiyor. Bilimin açıkladığı şeyler bir su damlası ama henüz açıklayamadıkları bir okyanustan fazla. Neyin tartışması yapılıyor. Bu dünya kendi kendine mi oluştu çok komik birşey Kur'an ı tek bir insan mı uydurdu çok komik birşey. Bence kur'an-ı kerimin uydurulduğunu idda eden insanlar tutarlı bir kitap yazıp islamiyet gibi bir inanç sistemini ortaya atmaya kalksın bakalım ne kadar başarılı olacaklar. Üç satırla bir şeyleri ıspatlamaya çalışmak bile bu saçmalıklaır ortaya dökmüş

    YanıtlaSil

Küfürlü, aşağılayıcı, hakaret içeren, içinde fikir barındırmayan ve yazı içeriğiyle ilgili olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Emoji
(y)
:)
:(
hihi
:-)
:D
=D
:-d
;(
;-(
@-)
:P
:o
:>)
(o)
:p
(p)
:-s
(m)
8-)
:-t
:-b
b-(
:-#
=p~
x-)
(k)