Teist'teki zihniyet öyle terstir ki, bir cümleden ne anlaşılacağı
ve cümlenin doğru olup olmadığı, cümleyi söyleyen kişiye bağlıdır. Yoksa mantığa,
akla, bilime, sağduyuya değil. Neyin doğru olduğuna baştan karar verilmiştir. Cümle
bu karara göre test edilir. Karar cümlenin test edilmesinden sonra, bu testin
sonucuna göre verilmez. Yoksa olur ya, maazallah, dogmalarıyla çelişen bir şeyleri
kabul etmek zorunda kalabilirler. Öyle bir riske girilir mi hiç?
Doğrunun ne olduğuna testten önce karar verirler.
Ondan sonra da kalkıp dinin ne bilgilerinin, ne de yönteminin
bilimle çelişmediğini söylerler.
Kuran'a göre evren 6 günde yaratılmıştır dersin. Oradaki gün
bizim bildiğimiz gün değil derler.
Allah yeryüzünü yaygı gibi yayıp uzatmış, dağları da destek
olsun diye direk gibi dikmiş kurana göre dersin. Bunlar mecazi anlatımlar, öyle
değil o iş derler.
Yakın göğü insanlar gece yön bulabilsinler diye yıldızlarla
kandil gibi süslemiş ve bu gök boşluğunda kuşlar uçar kurana göre dersin. Yıldızlar
için, yeryüzünden bakan insanin bakış acısından bir anlatım bu derler.
Mantıksız
bir yön bulmazlar, kuşların uçtuğu gökten ise uzayın değil, yakın atmosferin kastedildiği
yorumunu yapıp, yine kendilerini rahatlatırlar.
Omuzdaki melekler konusunda, bunların var olmadıkları doğrudan,
kolayca gösterilemeyeceği için, şimdilik ilk anda anlaşılan anlamına sadık kalır,
bilim böyle bir şeyin olmadığını gösterene kadar (eğer gösterebilirse) cümleye olduğu
gibi inanırlar.
Cinler konusunda da öyle. Cinlerin ateşten yapılmış olması
konusunda polemik yapmaya kalkar, "Yahu ateşten yapılmışsa, niye göremiyoruz
ki?" diye sorarsan, her nedense kendi akıllarına gelmeyen bu sorudan rahatsız
olmaz, "Allah’ın hikmetinden sual olunmaz" deyip geçiştirirler.
Âdem - Havva hikâyesine bakıp, Evrimsel gerçekleri eğer bilmiyorlarsa
veya dini önderleri "Evrim yanlıştır" demişse, bu hikâyeyi olduğu
gibi alır, yorumlamadan, ilk anlamıyla, olduğu gibi inanırlar ve bilimi
reddederler.
Yok, eğer, o kadar kati bir tutumları yoksa ve/veya bu konudaki
bilimsel bilgilerden biraz haberdarlarsa, o zaman ortaya evrim'in kuran'da da olduğunu
söyleyen evrimci İslamcılar çıkar. Âdem ve Havva hikâyesini bu sefer sembolik,
simgesel ve düz anlamıyla alınmaması gereken bir şey olarak yorumlarlar.
Neyi düz anlamıyla alıp, neyi yorumlayacaklarına itiraz
edilecek gerçeğin ne derece açık olduğuna göre karar verirler. Bilim bir şeyi
artik şüpheye yer bırakmayacak kadar açık bir biçimde göstermişse, o konuda
bilimle çelişen dini anlatımları yorumlayıp mecazlandırırlar. Eğer henüz
bilimsel olarak o konuda kesinlik yoksa bağlayıcı bilgi yoksa o zaman dini anlatımı
doğrudan alır, ilk anlamında diretirler.
Bu zihniyet, öyle bir zihniyettir ki, "Ay beyaz
peynirden yapılmıştır" diye bir cümle söylerseniz kendisine, bu cümleden
ne anlayacağına cümlenin nereden alındığına göre karar verecektir:
-Eğer bu cümlenin bir çocuk masalından alındığını söylerseniz, doğaldır, saçma
zaten, masaldır deyip geçecek.
-Eğer cümlenin bir insanin iddiası olduğunu söylerseniz, bu kişinin bilgisizliğinden
ve anti bilimselliğinden dem vuracak.
-Eğer cümlenin İncil’de geçtiğini söylerseniz, doğaldır, zaten tahrif edilmiş
kitap diyecek.
-Eğer cümlenin Kuran’da geçtiğini söylerseniz, bu sefer "Acaba bu cümlede
ne demiş olabilir?", "Bu cümleyi nasıl anlamalıyım ki bilimle çelişmesin"
diyecek. Ona göre de yorumlar yapacak. "Efendim, burada Ay'ın rengi ile
ilgili sembolik bir anlatım yapılmakta, vs" tarzında.
İste teist mantığı böyle ters bir mantıktır. Bu kadar şartlanmış
ve bu kadar anti bilimseldir.
Bu yüzden Müslüman ülkelerden hiçbir bilimsel buluş çıkmaz.
Hıristiyanların radikal kesiminden de.
Bilim adamları arasında yapılan anketlere baktığınızda,
uzman bilim adamlarının ezici çoğunluğunun ya ateist, ya agnostik, ya da
panteist veya deist olduğunu görürsünüz.
Bu durumun sebebini anlamak zor değil. Çünkü Teist mantalitenin
anti bilimselliği çok açık.
6 Yorumlar
Nasil bilim adami ciksin muslumanlarin icerisinden mumkunmu? Onlar ancak bazi olmus bilim adamlarina olmeden musluman olmustu derler. Musluman inancina gore: Bir melek ana rahmine girer, bir elinde kalem birinde defter, orda Allah'a sorar: " Erkekmi kadinmi?" Allah kaleme ne o oldugunu yazdirir. Melek yine sorar: "Rizki nedir?" Allah kaleme yazdirir. Melek yine sorar: "omru nedir?" Allah: Omrunun ne oldugunu yazdirir. Melek elinde kalem ve kagidi ile cikar. Bundan sonra bu yazilanlari hic bir guc degistiremez.Eger yazgi ana rahminde yazilms ise ve bunu da degistirmek mumkun degilse, Sen bu muslumana neyi hangi dogrulari kabul ettirebilirsin?
YanıtlaSilbilim...bilimsel kadınlar ve adamlar. yüzyılın yalnızlığını içlerinde bir yara gibi taşırlar. saçları ağardığında bilim onlarla konuşacak ve yaşlılık günlerinde "mutlu" olmalarını sağlayacaktır.
YanıtlaSilinançsızlığın anatomisi dikkate değerdir. bir hipnoz madalyası sallanıp durmaktadır . Tanrı ucu açık cümleler kurmamıza müsaade ettiği bir imtihanda insanı sınıyor. bu insan -sadece- bilinçötesi güdülerle yönlendirilemeyecek kadar mükemmel işler yapıyor. bu insan ağlıyor, gülüyor, seviyor, acıkıyor, yer yer hasta oluyor ve iyileşmek için ilaç kullanıyor, istirahat ediyor. insan, heykel yapıyor, resim yapıyor, şiir yazıyor. insan bir gün aniden kör oluyor. açıklanamıyor diyor hekimler. bir gün şunu okuyorsunuz gazetelerde, tıp dünyasında bir ilk ! nasıl da hayat kazanıyor bu ilkler.
euthymia, ataraksia...hikaye! çanakkale savaşında bir adam günlerdir süregelen açlığına ve bedeninin cılızlığına rağmen ağırlığının onlarca katı bir mermiyi taşıyor...insan inanırsa herşeyi yapar diyor modern zaman pskyatrları(!)hangi fizik kanunu bu denklemin dengesini ifade edebilir. hangi biyoanaliz yöntemi doğrular?
fizik ve metafizik iki kanat gibidir. ancak yükselmek iki kanatla mümkündür. saplantılı fizik dünyası metafizik olmadan tıkanmakta asrın idrakine yetememektedir. duyguların kaynağı nedir? güdü kuramları, yaşam, yardımseverlik duygusu gibi fiziğin açıklayamayacağı çok sayıda mesele vardır. metafizik ögelerden arındırılmış bir hayat ancak Tanrıtanımaz olmaya zemin hazırlayabilir. bu zemin için lütfen aklınıza ruhunuza "sen bukadarsın" deyip sınırlandırmayın. insan bir prizmadan daha mı aşağıdır ,hayır. o halde neden 2. boyutta takılıp kalıyoruz, çünkü madde buna müsaade eder. maddeden sıyrılıp ruh yörüngesinde bir yaşayış ancak insanı mutlu edebilir ve hayatı anlamlı kılar..insanların birbirine savlarını kabul ettirmekle geçirdiği bir ömür ne yazıktır.bir çiçeğin kokusuna şiirler yazamadan hayat biter ve bir necatigil oluverir her insan, sevgilere vakti olmayan. yazık.
gardaş o cılız adama o mermiyi taşıttıran allahın filistin konusunda niçin birşey yapmıyor? küçücükk çocuklar tecavüze uğrarken bu sevgili iyilik tanrısı nerede? bir spekülasyonun peşinden koşuyorsun. seyit onbaşının kaldırdığı mermiden imanını tazeleyen bir müminsen zaten aramızda pek bir fark yok. az kaldı 1 kaç sene sonra aramızdasın. geriye deizmi mi ateizmi mi agnostizmi benimseyeceğin kalıyor. ha gayret. belki de benim gibi kendi argümanını devşirirsin:). hayat bu işte kimin imanlı gideceği belli olmuyor ;)
SilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilBenim, tanri gibi, yaratan ya da yaratici gibi bir inancim yok. Ihtiyacim da yok yani. I.Cig gercekten buyuk, essiz bir arastirmaci ve bulduklarinin dogrulugu kesin olan seyler.
YanıtlaSilFakat, sizin yukaridaki Tanri'yi yok sayis ve neden olmadigini dayandirdiginiz tezlerin bilimsel aciklamalardan biraz uzak oldugu kanaatindeyim. Inananlarin, Tanri'yi kanitlamak icin ortaya surdukleri gercekustu tezlerle, sizin karsi cikis tezleriniz de ayni.
tanrının olmadığına en güçlü deliliniz nedir?
SilKüfürlü, aşağılayıcı, hakaret içeren, içinde fikir barındırmayan ve yazı içeriğiyle ilgili olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Emoji