İki denizin karışmaması mucizesi

Tatlı su ile Tuzlu sunun karışmadığı Rahman suresinin şu ayetlerinde var deniyor:

19. (Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiştir; birbirine kavuşuyorlar.
20. (Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar.
21. O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
22. O denizlerin her ikisinden de inci ve mercan çıkar.
23. O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Ve ekliyorlar Muhammed zamanında insanlar tatlı suyun tuzlu suyla karışmadığını bilmiyordu bu bir mucize.

Gaius Plinius Secundus diye Romalı bir alim var yaşadığı dönem 23-79 yılları arası yani 1. yüzyıl. Bakınız Plinius Secundus yazdığı "Naturalis historiae" eserinde ne diyor:

"...Denize bir borudan akar gibi karışan tatlı suyun özellikleri daha da ilginç ve harikadır. Çünkü suda hayret edilecek özellikler vardır. Kendisi daha ağır olan deniz suyu, kendisinden daha hafif olan Tatlı suyu üzerinde taşır. Dolayısıyla tatlı su, deniz suyundan hafif olduğu için deniz suyuna karışmaz ve denizin üzerinde yüzer."

Muhammed'den altı asır önce yaşamış bir adamın eserinde bu var. Ve adam bulan kişi değil yazan kişi. Muhammed'den asırlar öncesinde de böyle bir düşünce vardı. Şimdi daha etraflıca inceleyelim.


1. Mucize İddiası
Önce bu meşhur mucize yalanını orijinal haliyle okuyalım:
Harun Yahya (Adnan Oktar)’a ait sitelerden:
Denizlerin araştırmacılar tarafından çok yakın bir geçmişte tespit edilen bir özelliği Kuran’ın Rahman Suresi’nde şöyle bildirilir:

Birbirleriyle kavuşmak üzere iki denizi salıverdi. İkisi arasında bir engel vardır; birbirlerinin sınırını geçmezler. (Rahman Suresi, 19-20)

Birbirine açılan fakat suları kesinlikle birbiriyle karışmayan denizlerin ayette bildirilen bu özelliği okyanus bilimciler tarafından çok yakın bir zaman önce keşfedilmiştir. “Yüzey gerilimi” adı verilen fiziksel bir kuvvet nedeniyle komşu denizlerin sularının karışmadığı ortaya çıkmıştır. Denizlerin farklı yoğunluklarından kaynaklanan yüzey gerilimi adeta bir duvar gibi sularının birbirine karışmasını engeller. Elbette ki insanların fizikten, yüzey geriliminden, okyanus biliminden haberdar olmadıkları bir devirde bu gerçeğin Kuran’da bildirilmiş olması son derece dikkat çekici bir durumdur.

2. Ayetlerin Yorumu
Mucize iddiacılarının dayandığı ayet -yukarda görüldüğü üzere- Rahman 19 ve 20′dir.

Rahman 19/20
İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir. Aralarında bir engel vardır; birbirine geçip karışmazlar.

Yukardaki mucize iddiasında geçmeyen fakat konu ile doğrudan ilgili olan diğer bir ayete de yer vermek gerekir:

Furkan/53
Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici diğerininki tuzlu ve acı iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, aşılmaz bir sınır koyan O’dur.

(Ayrıca bkz. Fatır/12)

İslam alimlerince bu iki ayetin çok farklı yorumları yapılmıştır. Kimisi Furkan/53′e uygun olarak Rahman/19-20′de de karışmayan denizlerin tatlı ve tuzlu sular olduğunu söylemiş kimisi Rahman/19-20′yi diğer ayetten bağımsız ele alarak bu ayette belli ve somut bir coğrafi noktanın kastedildiğini yazmıştır. Tefsir edenin yorumuna göre ”birbirine karışmayan denizler” somut iki ırmak, somut bir ırmak ile belli bir deniz veya genel olarak tatlı ve tuzlu sular olabilmiştir.

Birçok alim ise her iki ayeti de mecazi olarak ele almıştır. Örneğin Abdullah b. Abbas’a göre iki denizden kasıt ”göklerdeki deniz ile yerdeki denizdir”. Yine farklı bir yoruma göre iki denizden aslında ”hayır ve şer yolları” kastedilmiştir ve aralarındaki engel ilahi tevfiktir.(1)

Kısacası ayetlerin anlamı ve yorumu hiç de mucize iddiacılarının ima etmek istedikleri gibi açık ve net değildir. Daha da ilginci mucize iddiacılarının yukarda alıntıladığımız metinde tam olarak neyi kastettiklerini söylemeyişleridir. Tam olarak hangi iki deniz birbiriyle karışmıyor bu iddiaya göre? Veya genel olarak tatlı ve tuzlu sulardan mı bahsedilmekte? Bu sorulara somut yanıt vermekten itinayla kaçınılmış ve sadece ”denizlerin farklı yoğunluklarından kaynaklanan yüzey gerilimi” gibi ifadeler kullanarak bilimsel bir kesinlikten bahsediliyor izlenimi verilmek istenmiştir.

Ancak aşağıda görüleceği üzere ister somut iki deniz için ister genel olarak tatlı ve tuzlu sular için ele alalım bu iddianın bilimsel açıdan hiçbir geçerliliği yoktur. Aksine eğer ayeti gerçekten de mecazi değil de lafzi manâsıyla ele alırsak bu iddia Kuran’ı çürütmektedir. Çünkü Dünya’nın hiçbir yerinde aralarında ”adeta bir duvar” varmışçasına birbirine karışmayan denizler yoktur.

3. Bilimsel Açıdan ”Denizlerin Karışmaması” İddiası

a. İddianın Geçersizliği
Yüzey gerilimi su moleküllerinin birbirine çekim kuvveti uygulamasıyla oluşur. Üç boyutlu düşünürsek suyun ortalarındaki bir molekül her yönden çekim kuvvetine maruz kalır ve dengededir. Ancak su yüzeyindeki moleküller iç kısımdan çekilirken dıştan kuvvet etkimediğinden -hattâ hava basıncını da eklersek- içeri doğru çekilir ve itilirler. Dolayısı ile tüm sıvılarda olan bu yüzey gerilimi sıvılara toplu durma eğilimi kazandırır. Bir su damlasının boncuk gibi durmasının, birbirine çok yakın iki su damlacığının hemen birleşmesinin, deniz yüzeyinin bir jelatin gibi durmasının, ince kaplarda suyun bombeli durmasının (kapilarite) nedeni budur.(2)

Eğer tuz, su ile kimyasal reaksiyona girip bileşik oluştursaydı ve bu madde suda çözünmeseydi suyun yüzey gerilimi ve oluşan maddenin (sıvı olduğunu varsayarak) yüzey gerilimi durgun suda(!) önem arzedecekti. Ancak denizler arasındaki güçlü akıntılar ve dalgalar sebebiyle bu farazi durumda bile bir sınır oluşmazdı. Denizleri dalgasız ve akıntısız düşünürsek de oluşan sınır, dünya yüzeyine dik değil oluşan maddenin ve suyun yoğunluklarına göre biri altta diğeri üstte olacak 2 sıvının ayrı ayrı kendi yüzey gerilimlerinden oluşan hat, bu sıvılar arasında yer yüzeyine yatay bir sınır olacaktı. Yani denizlerin üstü tatlı su, altı da tuzlu su olacaktı. (bardaktaki su-yağ heterojen karışımı gibi) Ancak su ile tuz zaten bileşik oluşturmaz! Tuz, su içerisinde sadece iyonik olarak çözünür. Bu sebeple denizlerin içerisinde tuz, homojen olmak için sürekli difüzyon eder. Bu difüzyonun en yoğun olduğu yerler tuz oranı düşük ve yüksek olan suların buluştuğu yerlerdir. Ancak bunu keskin bir sınır ile ifade edemezsiniz.

Eğer denizlerin birbirine karışmadığını iddia ediyorsanız denizler arası akıntıları da inkar ediyorsunuz demektir. Ama denizler arası akıntılar bilinen bir gerçektir. Denizler arasındaki akıntıların (yani karışmalarının) başlıca nedenleri aşağıdadır.

1.Gelgitler,
2.Denizler arasındaki yükseklik farkı (yağışlar, buharlaşma ve akarsular nedeniyle),
3.Denizler arasındaki sıcaklık farkı,
4.Denizler arasındaki tuzluluk farkı,
5.Rüzgar,

Denizlerdeki tuz sürekli difüzyon halinde olmasına ve sürekli dalga ve akıntılarla karışmasına rağmen neden tuzluluk oranlarında ufak da olsa fark vardır? Çünkü denizlere sürekli bir su girdisi ve çıktısı vardır. Örneğin Karadeniz.. Akarsuların bolluğu, yağışın fazla ve buharlaşmanın az olması nedeniyle tuzluluk düşüktür. Ancak Kızıldeniz’e baktığımızda akarsuların azlığı, yağışların çok düşük olması ve buharlaşmanın çok fazla olması nedeniyle tuzluluk diğer denizlere göre yüksektir. Eğer denizler karışmasaydı Kızıldeniz’in kuruyup bitmesi gerekirdi.



Tuzluluğu etkileyen etmenler şunlardır:
1. Akarsular,
2. Buharlaşma,
3. Yağışlar,
4. Eriyen Buzullar,
5. Denizler arası akıntılar,

İşte denizlerin tuzluluğu bu yukarıda sayılan etmenler ve tuzun difüzyonu etkisiyle belli bir tuzluluk oranında dengelenir. Bu, o denizin ortalama tuzluluk oranıdır.

Sonuç olarak: Denizlerin birbirine karışmadığını iddia etmek fizik, kimya, coğrafya bilimlerine tecavüz anlamına gelir. Birbirine karışmayan komşu denizler yoktur. Ancak yukardaki sebeplerden bu karışım bazı bölgelerde daha yavaş ve daha düşük oranda gerçekleşmektedir. Fakat karışmama, ”görünmez duvarla birbirinden ayrı durma” gibi olgular kesinlikle söz konusu değildir.

b. Cebelitarık Boğazı
Mucize iddiacılarının ”denizlerin karışmaması” konusunda verdikleri meşhur örneklerden biri de Akdeniz ile Atlas Okyanusu’nu birleştiren 60 km uzunluğundaki Cebelitarık Boğazıdır.

TÜBİTAK’ın bu soru üzerine resmi internet sitesinde verdiği kısa ve net cevap: ”Karışmama diye bir olayın varlığı kesinlikle doğru değildir.” (3) olmuştur.

Bugün Cebelitarık Boğazın’nın sadece su yüzeyinden Atlas Okyanusu’ndan Akdeniz’e saniyede 1 milyon metre küpten fazla akış olduğu bilinmektedir.(4)

Dünyaca ünlü Ana Britannica Ansiklopedisi’ nin “Cebelitarık Boğazı” maddesini işleyen kısmına bakalım (cilt 3, sayfa 426):


  • “…Boğazda önemli bir su değişimi gerçekleşir. Doğu rüzgarlarınca engellenmez ise boğazın merkezinden doğuya doğru iki kol halinde bir yüzey akıntısı akar. Bu yüzey akıntısı su yüzeyinden yaklaşık 100 m. aşağıda batıya doğru akan daha yoğun, soğuk ve tuzlu bir akıntının üstünde yer alır. Böylelikle boğaz Akdeniz’ in giderek küçülen bir tuz gölüne dönüşmesini önler.”


Anlaşıldığı üzere yüzeyde bir akıntı olduğu gibi derin kısımlarda da ters yönde bir akıntı vardır. Ayrıca Akdeniz eğer Atlas Okyanusu’ nun bu suları ile beslenmeseydi sıcaktan buharlaşacak ve bir tuz gölüne dönüşecekti.
Atlantik Okyanusu, Akdeniz’den aldığı tuzlu sularla tuz oranı yükselemeyecek kadar büyüktü. Akdeniz’in tuz oranı ise Atlantik’ten gelen sular nedeniyle azalmıyordu. Çünkü kapalı ve sıcak bir deniz olması nedeniyle buharlaşma miktarı durumu dengeliyordu.

“Kuran Mucizeleri” adlı bir sitede ise daha değişik bir tez ileri sürülmektedir. Cebelitarık bölgesindeki suyun alt ve üst kısımlarının birbirine karışmadığını iddia etmekte ve aşağıdaki şemayı göstermektedirler..



Oysa yüzey suyunun bir kısmı alt taraftaki suya karışarak geldiği yöne doğru (Atlantik yönüne) devam etmektedir. Bu durum Ana Britannica Ansiklopedisi’nde şöyle anlatılmaktadır:


  • “Yüzey akıntısıyla Atlas Okyanusu’ndan gelen suyun bir bölümü alt akıntıyla yeniden okyanusa döndüğünden Akdeniz “soluk alıp veren deniz” olarak da tanımlanmıştır.” (Ana Britannica Ansiklopedisi, 1. cilt, “Akdeniz” maddesi, sayfa 257).


Bu bilgiler doğrultusunda düzenlediğimiz şema aşağıdaki şekildedir…



4. Kuran’dan daha Eski Kaynakların Varlığı
Tekrarlamak gerekirse “denizlerin karışmaması” diye birşey kesinlikle söz konusu değildir, olamaz. Ancak tatlı ve tuzlu suyun karışması yukardaki sebeplerden ötürü daha yavaş ve düşük oranda gerçekleşir. Bu gözlem milattan önceki bazı bilim insanlarını tatlı su ile tuzlu suyun hiç karışmadığı gibi yanlış bir varsayıma sevketmiştir.
Muhammed’den yaklaşık 550 yıl önce yaşayan Romalı bir bilgin olan Gaius Plinius Secundus (M.S. 23-79), Naturalis Historia adlı eserde bu varsayıma şu şekilde yer vermiştir:


  • …Denize bir borudan akar gibi karışan tatlı suyun özellikleri daha da ilginç ve harikadır. Çünkü suda hayret edilecek özellikler vardır. Kendisi daha ağır olan deniz suyu, kendisinden daha hafif olan tatlı suyu üzerinde taşır. Dolayısıyla tatlı su, deniz suyundan hafif olduğu için deniz suyuna karışmaz ve denizin üzerinde yüzer. (Gaius Plinius Secundus, Naturalis Historiae II, CVI 224)


5. Kaptan Coustea’nun Müslüman Olduğu Yalanı
Konuyla ilgili olarak uydurulan bir diğer iddia da Kaptan Cousteau’nun Cebelitarık’ta gördüğü bu bulgu üzerine Müslüman olduğudur.

Fakat bu iddiayı destekleyecek hiçbir kanıt ya da herhangi bir işaret olmadığı gibi aksine Cousteau’nun Hıristiyan geleneklerine göre defnedildiği bilinmektedir. İddia sadece bazı İslami kitaplarda herhangi bir ciddi kaynak vermeden veya karşılıklı birbirini kaynak göstererek tam manâsıyla ”ortalıkta dolaşmaktadır”.
Cousteau Vakfı, yazılı olarak bu iddianın doğru olmadığını açıklamıştır..



Çeviri:
Cousteau Kurumu
Sayın Charles TUCKER
11A Chemin de Pennachy
69230 ST GENIS LAVAL
FC/DC
Paris, Kasım 2, 1991

Sayın ilgili,
Mektubunuzu aldık ve etkinliklerimizle ilgilendiğiniz için teşekkür ederiz.
Saygıdeğer Cousteau, Müslüman olmamıştır ve bu söylentinin aslı yoktur.
Yüksek Saygılarımla..

Didier CERCEAU
chargé de mission
(Kurum Sorumlusu/Yetkilisi)

6. Sonuç
Sonuç olarak denizlerin karışmaması gibi birşey söz konusu değildir. Sıkça konu edilen Cebelitarık Boğazı’nda da karışım gerçekleşmektedir.

Tatlı su ile tuzlu su da birbirine karışmaktadır. Fakat bu karışma daha yavaş ve kısıtlı oranda gerçekleşmektedir.

Bu husus, eski zamanlarda yaşamış bazı bilim insanlarını tatlı su ile tuzlu suyun hiç karışmadığı gibi yanlış bir varsayıma sevketmiştir. Ancak biz bugün bu varsayımın yanlış olduğunu bilmekteyiz. Karışımın olmadığı hiçbir yer yoktur.

Fakat bunu bugün bilmiyor olsaydık bile yine de Kuran’da bu varsayımın geçmiş olmasına ”mucize” diyemezdik. Çünkü bu varsayım zaten Muhammed’den 550 yıl önce yaşamış olan Romalı bilgin Gaius Plinius Secundus’un yukarda alıntılanan eserinde de geçmektedir.
Kaptan Cousteau’nun bu sözde mucizeye şahit olup Müslüman olduğu iddiası ise kaynağı ve mesnedi olmayan Müslüman efsanelerindendir.

Dipnotlar
(1) bkz. Taberi Tefsiri, Rahman/19-20;
Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Rahman/19-20;
İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Bakara/178.

Yorum Gönder

10 Yorumlar

  1. efendimiz de gitmiş D&R'dan gaius plinus secundus'un naturalis historiae'sini almış !!!sonra bebeğin anne rahmindeki serüveni için ünlü jinekolog prof.dr.kypros nicoladies'in oditoryumuna katılmış

    YanıtlaSil
  2. Plinius Secundus'da bahsedilen nehrin denize kavuşmasıdır, denizin denizle karışmamasından bahsedilmez. ben bir müslümanım, sizin zeki ve sorgulayıcı bir insan olmanız da bence çok hoş. İslam zaten körükörüne inananlara değil, sizin gibi bu araştırmaların sonucunda inanlara daha çok değer verir. siz de araştıra araştıra nasıl olsa doğruyu bulursunuz.

    Bu bağlamda, sizi yerenleri ve hakaret edenleri kınıyorum. Burada söyleceği lafı olan; tartışacak, konuşacak sözü olan söylesin. İnanca karışmaya kimsenin hakkı yoktur. müslümanım diyenin "dinde zorlamanın olmadığını" da bilmesi ve edepli olması gerekir.

    YanıtlaSil
  3. Plinius Secundus'da bahsedilen nehrin denize kavuşmasıdır, denizin denizle karışmamasından bahsedilmez. ben bir müslümanım, sizin zeki ve sorgulayıcı bir insan olmanız da bence çok hoş. İslam zaten körükörüne inananlara değil, sizin gibi bu araştırmaların sonucunda inanlara daha çok değer verir. siz de araştıra araştıra nasıl olsa doğruyu bulursunuz.

    Bu bağlamda, sizi yerenleri ve hakaret edenleri kınıyorum. Burada söyleceği lafı olan; tartışacak, konuşacak sözü olan söylesin. İnanca karışmaya kimsenin hakkı yoktur. müslümanım diyenin "dinde zorlamanın olmadığını" da bilmesi ve edepli olması gerekir.

    1dost

    YanıtlaSil
  4. yorumları okudum. arkadaşlardan biri demiş ki, kitapta behsedilen nehrin denize karışması, denizin denize karışması değil. burda önemli olan deniz, nehir, şelale değil beyfendi. tatlı suyun tuzlu suyla aynı ortamda bulunması. yani bu bir denizde de olabilir, nehirde de.

    kitapta illa denizin denize karışmasından bahsedilmesi gerekmez. çünkü aynı mantıktır. burdan gerekli çıkarımı yapabilmeniz gerekir. yapamamışsınız, olsun, sizin de insanları "zeki" olarak değerlendirebilecek kapasitede olmanız hoş.

    YanıtlaSil
  5. kusura bakmayın beyefendi ama sizin mantığınız hiçde hoş gelmedi ayette iki denizin diyor o şahıs Plinius Secundus'da nehirle denizin karışmasından bahsediyor siz önemli değil diyorsunuz eğer mantık buysa herhangi bir kitaptaki bir cümleyi hiç ilgisi olmayan birşeyle
    ilgilendirebilirsiniz demektir.

    YanıtlaSil
  6. ALLAH HERŞEYİ BİRBİRYLE BAĞLAR SİZİN BAKIŞ AÇINIZ DAR GENİŞ BAKAMIYORSUNUZ OLAYLARA SİZİN ZİHİN ALTINIZDA İKİ DENİZİ BAĞLAYAN BİRBİRYLE KARISMAMASINI ÖNLEYEN BİR AKSAKALLI DEDE VAR VE O KARISMASINI ENGELLİYOR OLAY TAMAMMEN BAKIŞ ACISI GENİŞ BAKIN OLAYLARA ANCAK BU ŞEKİLDE İDRAK EDEBİLİRSİNİZ GERÇEKLERİ TEKRAR SOYLUYORUM ALLAH HERŞEYİ BİRŞEYE BAĞLAR...

    YanıtlaSil
  7. ARKADAŞIM, KALEMİ ELİNE AL, BİR KAĞIDA ÇİZGİ ÇEK, BU ÇİZGİYİ KİM YAPTI? SENN..
    PEKİ BU ALEMİ KİM YARATTI? İLLAKİ BİRİ YARATTI Dİ Mİ, BU BİR MUCİZE İSE EĞER BU MUCİZEYİ YÜCE ALLAHTAN BAŞKA KİM YARATABİLİR???
    BİLİM ELBETTE OLACAK HİÇBİRŞEY MANTIKSIZ DEĞİLDİR. MAYMUNDAN MI TÜREDİK? PEKİ MAYMUNU KİM YARATTI? KENDİLİĞİNDEN Mİ OLUŞTU?? YÜZYILLARDIR BİLİM ADAMLARI TEK BİR BAKTERİ BİLE YOKTAN VAREDEMEMİŞLER YADA ELLERİNDEKİLERLE BİLE YARATAMAMIŞLAR.. O KADAR SAÇMASINIZ Kİ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. söylediğin doğruda oazamn bütün dinlere mensup olan herkezin hak din olduğu kanısı çıkmaz mı?

      Sil
  8. Mantıklı Adam11 Ocak, 2012 00:09

    9 ocak'ta yazan Adsız arkadaş, varlık yaratılmadı, ezelden beri vardı. Varlığın olmadığı sonsuz bir yokluk durumu hiçbir zaman olmadı. Dolayısıyla yoktan varolma da olmadı. Bunu inkar ediyorsan o zaman Allah'ı kim yarattı sorusuna cevap vermen gerekir. Allahı da illaki biri yarattı di mi? diye sorman gerekir. Bunu evren için soruyor ama allah için sormuyorsan mantık yürütme yetin zayıf demektir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yokluk kavrami da bu evrene ait bir sey. yani yoklukta varligin zitti olan var olan bir sey. "0" gibi. sonsuzluk da oyle. bunlarin hepsini dunyadan sadece mercekle izleme disinda baska bir arastirma yapamiyan insanoglunun idrak etmesi cok zor bir durum. kozmik acidan bu evrenin ilk hareketini gerceklestiren gucu ararsak. bu kainatta ki sonsuzluk, baslangic ve maddeye ait olmayan ve bizlerin hicbir zaman kesinlikle izah edemiyecegi bir baska guc ile izah edilebilir. yani izah edilemez. dogustan kor olan bir insanin renkleri izah etmesinden cok daha zor ve anlamsiz bir durum.

      Sil

Küfürlü, aşağılayıcı, hakaret içeren, içinde fikir barındırmayan ve yazı içeriğiyle ilgili olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Emoji
(y)
:)
:(
hihi
:-)
:D
=D
:-d
;(
;-(
@-)
:P
:o
:>)
(o)
:p
(p)
:-s
(m)
8-)
:-t
:-b
b-(
:-#
=p~
x-)
(k)