Ateizm nedir?

Ateizm, bir tanrının varlığına inanmamaktır.
Kelime anlamı olarak; teizm dinsel inancı ve tanrısallığı temsil eder. Tanrıları ve fizik ötesi inançları reddeden bu görüş ise, bunun başına bir "a" eki alarak "A-teizm" şeklinde ortaya çıkmıştır. Ateizme göre tanrıların varolmadığı kesin bir doğrudur.
Ateizm, "teizm karşıtı" olabileceği gibi "teizm dışı" anlamında da kullanılır. Yani "teistik olmayan" şeylere "ateistiktir" denebilir. (Örneğin "Laiklik ateistik bir düşüncedir.")


İki farklı "ateizm"


"Ateizm" kelimesinin, biri dar diğeri geniş kapsamlı iki farklı şekilde kullanıldığı söylenebilir: Birinci tanıma göre "ateizm"; tanrı inancını reddeden ve buna kesinlikle karşı çıkan bir düşüncedir. İkinci "ateizm" ise; "teizm olmayan" anlamında kullanılır ve deizmi, panteizmi, agnostisizmi de kapsar.
Ateizmin, ikinci tanımıyla ortaya çıkışının bir nedeni de; çoğu deist, agnostik ve panteistin zamanla kendilerini "ateist" olarak tanımlamasıdır. Önceden dinlere karşı olduğu halde "ateist olmadığını" söyleyen çoğu insan bir süre sonra artık ateist olduğunu söylemeye başlar. Bu bakımdan ikinci tanımın yanlış olduğu söylenemez.
Birinci tanımdaki ateizm ile diğer din karşıtı düşünceler birbirine yakındır. Dinler ise bütün bunlara uzaktır.


Agnostisizm nedir?

Agnostisizm türkçeye "bilinmezcilik" olarak da çevrilir. Agnostisizm, tanrının varlığının "bilinemez" olduğunu savunur. Dinlerin tarıdan gelmediğini söyler ve dinlerin tanrısını da reddeder ancak felsefi anlamda başka bir tanrının, bir yaratıcının varolup olmadığının hiçbir zaman bilinemeyeceğini söyler. Bu bakımdan agnostisizm kendini, "kesinliklikle tanrı vardır" diyen teizmden de "kesinlikle tanrı yoktur" diyen ateizmden de ayrı tutar. Agnostik kelimesi hem "tanrının varlığı asla bilinemez" diyenler için, hem de tanrının varlığı konusuyla hiç ilgilenmeyenler için kullanılır. Kişisel bir görüş olmakla beraber, bilimin tanrı konusundaki geçerli tutumu ve çoğu bilimadamının tavrı da agnostiktir.


Deizm nedir?

Deizm tanrıya inanan, din karşıtlığıdır. Dinlerin tanrıdan gelmediğini söyler fakat başka bir tanrının varlığına inanır. Deistlere göre tanrı vardır, fakat dünyaya bir inanç sistemi indirmiş değildir. Bir deist, dini inançların tümünü reddetmesi ve tanrıya tapmaması bakımından teizme uzaktır.
Ayrıca deist tanrı inancından doğan; insanın hiçbir dine dayanmadan, bizzat özünde bulunan nitelikler sebebiyle de doğruluğu, ahlakı ve iyiliği bulabileceğini savunan görüşe "Doğal Din" denir.


Panteizm nedir?

Panteizm evrenin kendisine "tanrı" adını vermektir. Panteistler evrende varolan herşeyin (atom, hareket, insan, doğa, fizik kanunları, yıldızlar... ) aslında bir bütün olarak tanrıyı oluşturduğunu söyler. Bu bakımdan evrende ceryan eden her olay, her hareket aslında direk olarak tanrının hareketidir. Tanrı evren olduğu için bir "yaratılış"tan da söz edilemez. Tanrı, herşeydir. Bu görüşün ilginç bir sonucu da insanın da tanrının bir parçası olduğudur.
Bunun yanında, tanrının, "var olan herşey (evren) ve ötesi" olduğunu söyleyen görüşe de pananteizm denir. Buna göre tanrı, tüm evreni kaplayan (içeren) ve ondan daha geniş bir varlıktır. Tüm evren tanrının kendisi değil, bir parçasıdır.


Pekçoğuna göre deizm, agnostisizm yada panteizm (dini zararlı bulan her düşünce) ateizm yolunda birer duraktır ve yerlerini zamanla ateizme bırakırlar.


Ateizmin sembolü nedir?

Çeşitli ateist gruplar, farklı semboller kullanmış olsa da, genel olarak ateizmin bir sembolü yoktur.


Ateizmin kuralları, temel esasları, iddiaları nelerdir?

Bu soru ateizmi bilmeyen ve "dinin alternatifi" olarak gören birinin soracağı sorudur. Ateizmin kuralları, temel esesları yoktur. Ateizm yanlızca "teist olmamak" (tanrılara inanmamak) anlamına gelir. Bunun dışında ateistlerin ortak yönü yoktur, her ateistin başka konularda kendi düşüncesi vardır. Ateizm "patlıcan sevmemek" gibi birşeydir. ("Patlıcan sevmeyen herkes, şu konuda şöyle düşünür" demek ne kadar anlamsızsa, ateizm için de aynı şey geçerlidir.)
Tabi bunun yanında, ateistlerin çoğu son derece mantıklı insanlar oldukları için ve "aklın yolu bir" olduğu için, çoğu zaman öteki konularda da ortak fikirlerde olurlar.


Ateizm bir din yada inanç mıdır?

Hayır. Din, tam da ateizmin karşı olduğu şeydir. Ateizm bir din değil, dinsizliktir. Dinle ateizm en uzak iki noktadadır. "Dinsizlik bir dinse, sağlıklı olmak bir hastalıktır"

Ateizm din olmadığı gibi inanç da değildir. Çünkü ateizmin özü, bir fikir öne sürmek değil, öne sürülmüş bir fikri reddetmektir. Bunu kelimelerin yapısından da anlayabilirsiniz:"Teizm" ve "A-Teizm". Yani ateizm teizme bağlıdır ve teizmin olmadığı yerde ateizm de olmayacaktır. Bu bakımdan "ateistler de tanrının olmadığına İNANIYOR" demek yanlış olur. Bir inanan bir inanmayan taraf vardır, ateistler inanmayan taraftır.
Çok eski bir devir düşünün ki hiçkimse tanrı vardır yada yoktur demiyor. Tanrı diye bir kelime, bir kavram henüz yok. Daha sonra birileri böyle bir kavram icad ediyor ve buna inandıklarını söylüyorlar (teizm ortaya çıkıyor)... Bu durumda (birileri böyle birşey icad etti diye) bütün insanlar bir anda "inançlı" mı olacak?? Yani tanrı hakkında, -bu önceden olmayan ve yeni türetilen kavram hakkında- neden herkesin öyle yada böyle bir "inancı" olması gereksin?
Ateizm inanç değildir. Çünkü "tanrı" diye bir kavram yaratılması işinde ateistlerin parmağı yoktur.

Sonuç olarak ateizm:

-Din değildir
-İnanç değildir
-Ve hatta bir "iddia" da değildir!

İddia değildir, çünkü kendisi bir iddianın reddidir.
Örneğin bir adam önümüzdeki ay tutulması sırasında intihar edilirse, çok güzel bir dünyaya gidileceğini söylüyor olsun. (Bu adamınki bir iddiadır, inançtır.) Şimdi siz bu adama inanmadığınız zaman, sizinki de bir "iddia" ve "inanç" olur mu??... Elbette olmaz. Ama bu adam 1 tane değilse ve çevredeki insanların çoğunluğu böyle düşünüyorsa, sizin bunu reddetmeniz -yanlış olarak- bir iddia ve inançmış gibi değerlendirilecektir... İşte aynı yanlışlık, teizmin çok yaygın olduğu ortamlarda da ateizm için yapılacaktır.

Tanrı yoksa, evreni kim yaratı?


"Ortada evren diye birşey var, o halde bu evrenin bir de nedeni olmalı" şeklinde düşünmek isteyişimizin nedeni, şimdiye kadar gördüğümüz bildiğimiz HERŞEYİN bir nedeni olmasıdır.
Peki gerçekten varolan HERŞEYİN bir nedeni olmalı mıdır?... Bazı şeylerin de "nedensiz" olması, "ezelden beri" gelmesi (nedeninin yine kendisi olması) mümkün olabilir mi? Bu soruya evet yada hayır diyebilirsiniz. Eğer "evet bazı şeyler nedensiz olmalı" derseniz; niçin o "nedensiz" olan şeyin evren olduğunu kabul etmeyesiniz?? Yani "evren" dediğimiz şeyin her tarafını gezip gördünüz, sınırlarına kadar herşeyini biliyor musunuz da "evren nedensiz değildir" diyorsunuz? Belki de evren, kendisinin "nedensiz" olmasını sağlayacak ve bizim henüz bilmediğimiz bazı ek özelliklere de sahiptir.
Eğer "hayır herşeyin nedeni olmalı" derseniz de; nedenlerin zincir boyunca SONSUZA DEK gittiğini söylemiş olursunuz. Rakam "sonsuz" olunca, elbette biz bu zincirin tamamına değil ancak bir halkasına kadar fikir yürütebiliriz. Ötesini bilemeyiz.
Tabi bu soruya "bilmiyorum" diye de yanıt verebilirsiniz. İşte o zaman kendinizden emin konuşmuş olursunuz.


Evren bir zeka ürünü gibi gözükmüyor mu?

Doğrusu... Evren "gözükmüyor"!
Yani biz evrenin tamamının yüzde kaçını görüyoruz ki "evren zeka ürünüdür" yada "değildir" diyebilelim? Gördüğümüz kısım belki de evrenin milyarda 1'idir. Herhangi birşeyin MİLYARDA BİRİne bakıp, o şeyin tamamı hakkında konuşmak ne derece doğru olur?
Varsayalım evrenin TAMAMINI gezdik, gördük ve gözümüze sanki bir zeka ürünüymüş gibi geldi... Peki bu bize neyi gösterir? Bu bize ancak evrenin belki bir yaratıcısının olabileceğini gösterir ve bunun ötesinde hiçbirşey göstermez. Bu bize ne "tanrı vardır"ı gösterir, ne "tanrı birdir"i gösterir, ne "tanrının yaratıcısı yoktur"u gösterir, ne de günde "3 değil de 5 vakit namaz kılmak" gerektiğini gösterir. Evrenin TAMAMINI gezmiş ve zeka ürünü gibi görmüş olsaydık bile, bırakalım islamı yada teizmi, bu "deizm" adına bile hiçbirşey ifade etmezdi.


Öldükten sonra ne yaşayacağız?

Birşeyin "ölmesi" demek, yaşamı boyunca yaptıklarını artık yapamayacak duruma gelmesi demektir. Canlılar için de ölüm bir kesin "son"dur. Canlı, çalışan organlarıyla canlıdır ve onlar olmazsa "ölü"dür.
Öldükten sonra neler göreceğimiz sorusunun cevabı ise, kesin olarak "hiçbirşey"dir. Çünkü insan, beyni olmadan hiçbir tecrübe yaşayamaz. Ölmüş, toprak olmuş biri, artık "yoktur"... Tıpkı doğmadan önceki hali gibi...
Ölümden sonra pekçok şey yaşayacağına kesin inanan dindarlardan başka, bir de bu konunun "bilinmez" olduğunu ("tartışmalı" bir konu olduğunu) düşünen çok insan vardır. Bu düşüncelerin ikisi de yanlıştır.
Ölümden sonrası "bilimez" değildir.
Bunu anlamak için uzun felsefi tartışmalara gerek yoktur. Yaşamın ne olduğunu anlamak yererlidir.
Yaşam nedir? Yaşam bizim doğduğumuz andan beri sürekli yaptığımız ve alıştığımız işlerdir. Peki bu işler nelerdir?
-Görmek
-Duymak
-Koklamak
-Tatmak
-Hissetmek
("Düşünmeği" de ekleyin isterseniz.)
Yaşam 5 duyu organımızın çalışması ve beynimize elektrik sinyalleri göndermesinden başka birşey değildir. Bu duyuların çalışması için pekçok şey şarttır. (Beyin, duyu organları ve sinir sistemi gibi)... Eğer bu şartlarda bir aksaklık/bozukluk olursa, ilgili duyu çalışmaz.
Peki ölüm nedir? Ölüm vücuttaki bütün hücrelerin çürüyüp yok olması, hiçbirinin çalışmamasıdır. Dolayısıyla, ölü bir insan:
-Göremez
-Duyamaz
-Koklayamaz
-Tadamaz
-Hissedemez
Çünkü bu işleri yerine gerirecek organları yoktur.
Ölü bir insan düşünemez, hatırlayamaz, üzülemez, sevinemez, bir bilince sahip olamaz, çünkü bunları yapabilmesi için Ş A R T olan şey (yani beyni) yoktur!

Öldükten sonra bilincimiz tekrar ortaya çıkabilir mi?

"Bilincimiz" (benliğimiz) denen şey, 5 duyu organımızla hayatımız boyunca edindiğimiz bilgilerin "izlerinin" beynimizde saklanmasıdır. Beynimiz bilincimizin bulunduğu tek yer olduğuna göre, beynimizin bozulması bilincimiz bozulması, beynimizin dağılıp yok olması da bilincimizin (yani benliğimizin) yok olması anlamına gelir. Yani bilincimizin tekrar ortaya çıkmasının tek yolu, beynimizin bozulmadan kalması ve gelecekte bir gün bir şekilde tekrar çalıştırılmasıdır. Bu amaçla geçmişte "mumyalama" yapılmış, günümüzde ise "dondurma" işlemi yapılmaktadır.

Beynimizin "bozulması"ndan bahsettik. Bu hafıza kaybıdır. İnsanlar bazı ender durumlarda (hastalıklar yada fiziksel etkilerle) Hafıza Kaybına uğrayabilmektedir. Bunlardan bazılarının geri dönüşü vardır, bazılarının yoktur.

Tekrar dinsel anlama dönersek... Hafızasını kaybeden bir insanı düşünün. Bu insan "ölmeden ölmüştür" denebilir! Bu insanın beynindeki sorun nedeniyle bilinci yok olmuştur. Geçmişini hiç hatırlamaz, kim olduğunu, ne olduğunu, ne iş yaptığını tamamen unutmuştur. Eski benliği tümüyle yok olmuş, "ölmüştür".
İşte bir insanın (beynindeki sorun nedeniyle) hafıza kaybına uğrayarak "ölmeden ölmesi" bile mümkünken, kimileri çıkıp insan "öldükten sonra ölür mü?" diye soruyor! Yaşarken ölmesi bile mümkünken, öldükten sonra ölmesinden şüpheleniyor insan!
Çok açıktır ki, ölüm ölümdür. Başka herşey gibi, insan da ölünce ölür.

Yorum Gönder

15 Yorumlar

  1. bu yazıyı okuduktan sonra ne ateizm nede başkası "deizm" denen şey mantıklı geliyor bana nedense... Benim bir peygambere inanmam için mucize dedikleri şeylerden görmeliyim. kuranda yazılmış şeyler al oku diyorlarda kardeşim bende bi kitap yazsam size alın okuyun desem . bana inanırmısınız? inanmanız için bir mucize göstermem lazım size. zamanında olmuş mucizeler bunlar gerçekmi hikayemi efsanemi? gel çık işin içinden ama bir yaratıcı mutlaka var. bu kadar kusursuz bir varlık (insan) bir tesadüf olamaz.

    YanıtlaSil
  2. .sorulan sorularınız bir bilgisayarın içindeki parçacığın sahibini kendi kuralları içerisinde değerlendirmesi ve onu kendi kuralları nisbetinde onu merak etmesine benzemez mi.haşa Allah'ın kendi kendini yok etmesi Allahın ezeli ebedi oluşuna doğmamış ve doğrulmamış olmasına tezat olmaz mı?yokluk sonradan var olanlara mahsustur yokluğu var eden Allahtır.Allah yaratığı bir oluşa kendini koyması mantıksız olmaz mı bilgisayar mühendisini bilgisayarın içine koyalım olur mu?

    YanıtlaSil
  3. Öldükten sonra güya beynimiz fonksiyonlarını yitirdiği için hiçbir şey bilemezmişiz senin aklına kurban olayım.senin bir kez beyin dediğin akıl dediğin elektrik sinyallerinin beyinde yorumlanması mı?değil hadi yorumlanması olsun o halde yorumlayan kim?ayrıca hafızasını yitirmek diye birşey yok sadece lügatta böyle geçer.sen adamın hafızasını görebiliyormusun ki hafızasını yitirmiş diyosun ben ona senin kabul etmediğin ruh derim ve ruh ölümsüzdür ruhun olduğunuda sana şöyle diyebilirm gülmek,hüzünlenmek yada depresyona girmek bunların fiziken etkinediğin şeylerin neticesinde varolmamıştır.Ayrıca rüyanda da yaşıyorsun geziyorsun yemek yiyorsun bunların hepsini yaptığını sanıyorsun halbuki bunların hiçbiri yoktur bu dünyanında bır rüya alemi olmadığını yada tanrının bir yansıması olmadığını bırak sen bana kimse ispatlayamaz.

    YanıtlaSil
  4. insanlar neden tanımlara bu kadar takılır hiç anlamam, komik gerçekten.

    YanıtlaSil
  5. açıklayıcı bir yazı olmuş. buna insanların bir inanç tartışması gibi eleştirilerle parlamalarının gereksiz olduğunu düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  6. "bir tanrıya inanmamaktır" diyor, bir de şu "bir" kalıbını kullanmaktan kurtulsak artık ne güzel olacak değil mi? "ateizm tanrıya inanmamaktır" diyin, daha uygun..

    YanıtlaSil
  7. dediğim gibi herşeyi sorgulamanız güzel ama madem öldükten sonra hayat yok madem hesap günü yok beyniniz ölünce ölüyorsunuz o vakit;

    - bunları neden yazıyorsunuz?

    - bunları neden düşünüyorsunuz? ne gerek var.

    nasıl olsa hepimiz -sizin düşüncenize göre- yiyip, içip, seks, miksiyon ve defekasyon yapıp; sonuçta geberip, çürüyüp gitmeyecek miyiz?

    o zaman neden insanları "aydınlatmak" için uğraşıyorsunuz ki?

    ha, bunları öylesine, deşarj olmak için yazıyorum diyorsanız ok. ona bir şey demem ama ötesi bence -sizin düşüncenize göre- gereksizdir.

    ben sizin gerçekten takdir ettiğim zekanızla doğruyu bulacağınıza ve bizlerden çok daha iyi bir inanan olacağınıza güveniyorum.

    düşünün ve ne isterseniz yazın kimse okumasa bile ben değer verip ve düşünceleriniz okuyacağım merak etmeyin.

    çünkü siz bizden birisiniz. bize karşı olan değil. sadece "farklı düşünen" ama bizden biri.

    1dost

    YanıtlaSil
  8. benim ateist arkadaşlara bir sorum olacak.prezarvatiflerde kalan yada mastırbasyon sonrası kanalizasyona akıp giden milyonlarca insancıklar için ne düşünüyorlar ? milyonlarca sperm arasından birinci gelmeyi bir seçilmişlik olarak mı yoksa beyinleri ile mi başardılar acaba eğer beyinleri ile başardılarsa bunu ispatlamalarını istiyorum. Yok hayır eğer bu bir seçilmişlik diyorlarsa bir seçen vardır muhakkak. Bu soruma cevap verecek ateist arkadaşlara şimdiden teşekkür ediyorum lütfen beyninizle beni inandırın :)

    YanıtlaSil
  9. Söylenenin aksine ateizm de bir inançtır. Ve -inancın doğası gereği- bir önyargıya sahiptir. ateistler iddia ettikleri gibi hür zihinli değillerdir. Bir örnekle açıklayayım.
    İşte size ateistlerin ortaya attıkları paradokslara benzer bir paradoks: Yalnızca kendisini traş edemeyenleri traş eden bir berber, kendisini traş edebilirmi edemez mi? ateistin düşünüş aşamaları:
    1)ateist bu çözümsüzlüğü sebep gösterip berberin varlığını inkar eder. çünkü ona göre kişinin; böyle bir berberin kendisini traş edebileceğini ya da edemeyeceğini savunması, ilk baştaki ön kabulle çelişecek ve böyle bir berberin varolamayacağı sonucunu ortaya koyacaktır.
    halbuki;bu soruya verilecek cevabın olumlu yada olumsuz oluşu, hatta cevap verilebilip verilemeyeceği dahi berberin varlığıyla alakalı bir sonuca varmak için bir ölçü değildir.
    bu soru berberin varlığıyla değil, mahiyetiyle alakalıdır. mahiyetinin bilinmezliği varlığını meçhule düşürmez.
    2)ateist, bu diyalektik tuzakla zihnini dumura uğratıp, berberin var olmadığına inanır. Ateizm inançsızlık değil inançtır. zira insan objektif olamaz. bilim adamları dahi önce birşeye inanır sonra destekleyici sebep arar. Tanrının var olduğuna inananlar bu işin bir ucundaysa var olmadığına inananlarda diğer ucundadır. bu yüzden arayışta olan ateist olamaz, arayış başlamışşa artık diğer uca katılmış demektir. ateistken tanrının var olmadığına inanıyor ve kendisini destekleyecek sebepler arıyordu şimdi ise varlığına inanıp bu yönde sebepler arıyor demektir. ateizm bir inanç olmasaydı, bu düşünceyi savunacak tek bir ateist bulamazdınız. oran olarak kıyaslarsak kendi inançlarını savunmak için dindarlardan daha büyük çaba sarf ettiklerini görürüz.
    özetle; ortaya koyduğunuz paradokslar tanrının varlığını yalanlamaz sadece insan zihninin sınırlarını gözler önüne serer. inandığı evrime göre daha dün maymun olan beşer ne cüretle aklının herşeye kafi gelebileceğini iddia eder? aczini gör kabul et, elbet yardım yetişir.

    YanıtlaSil
  10. Mantıklı Adam06 Ocak, 2011 01:09

    Habib adlı yorumcuya: Yaratma gibi yokluk ve ve varlık kavramlarını barındıran bir eylemle, traş etme gibi bir eylemi bir tutmak ve sanki aynı şeymiş gibi güya fikir çürütmeye çalışmak çok komik olmuş. İlahi anlamda yaratmak, yoktan var etmek demekse bu sözü edilen bir tanrıya ve sadece ama sadece tanrıya ait bir yetenek olması gerekir. Ve bu yeteneğin de Tanrının diğer yetenekleriyle çelişmemesi gerekir. Yoksa bu Tanrının sonsuz kudreti düşüncesine darbe indirir. Şimdi ortada böyle son derece kuvvetli bir paradoks varken bunu tutup da traş etmekle karşılaştırmak saçmalığın daniskasıdır. Traş etmek tanrısal bir eylem değildir.

    YanıtlaSil
  11. mantıklı adama'a;
    Tanrının yarattığı berberin varlığını çözümlemekte aciz kalan zihinlerin; tanrının varlığını kavrama hususunda ne denli aciz kalabileceğini gösterebilmek adına verildi berber örneği. Daha net bir ifadeyle, tanrının yarattığı insanın; kendi zihninin ürettiği sorunları dahi çözemezken, o zihni yaratan tanrının varlığını kendi mantık sisteminde bir kalıba oturtma ve hatta ancak bu kalıba uyması halinde muhkem sayma çabası onun haddini aşma hususunda ne denli maharetli olduğunu gösterir. İnsan aklı kendi kendisini nakıs bırakıp bazen yalanlayabiliyor bile. Tanrı ''aşkın'' olandır. ''aşkın'' olan bilimsel akılla kavranamaz. Bu gibi bilimsel ve mantıksal kaidelerden münezzehtir. bu paradokslar dahi onun bu sıfatını destekler niteliktedir. ''sınırsız'' olan ''sınırlı'' olanla kavranamaz. alt küme evrensel kümeyi kapsayamaz, sınırlarını ve mahiyetini anlayamaz.
    descartes şöyle diyor; --insan ruhunda doğuştan bulunan (yani doğuştan sonra, duyular aracılığı ile dışardan gelmemiş olan) fikirler vardır; tanrı fikri de yani ''sonsuz ve mükemmel'' bir varlık hakkındaki fikir de, bu türdendir. Bu''en mükemmel'' ve ''en gerçek varlık'' fikri bize nereden gelmiştir? Bu fikir, duyularımız yoluyla bize gelmiş olamaz, çünkü duyularımızın bize tanıttığı şeyler mükemmel ve kusursuz varlıklar değildir. Biz kendimiz de mükemmel bir yaratık değiliz; eksik ve sınırlı bir varlığız, öyleyse, bu fikri bizim ruhumuza koyan tanrının bizzat kendisidir; demek ki tanrı mevcuttur.--
    akıl bildiği şeyler aracılığıyla diğer şeyleri kavrar.(diğer şeyleri bildiği şeylerle kıyaslamak yoluyla. bu yüzden radyo, tv den önce bulunmuştur. bilim dahi bu kaideyle ilerler) yani insan, varolmayan birşeyi hayal dahi edemez. o zaman tanrı gibi mükemmel bir yalan uydurabilmesi ihtimal dışındadır.
    martin heiddeger de buna benzer bir mantıkla; ''değilleme'' ''değil''i kendiliğinden nasıl meydana çıkarabilir? birşeyi değilleyebilmek için ona değillenebilecek şeyi önceden vermiş olmak gerekir. düşünce değili önceden bilmezse nasıl olurda değillenebilecek bir şey değil e konu olarak alınabilir der.
    peki akılla değilse tanrıyı nasıl kavrayabiliriz?
    belki bilenleriniz vardır, secde ettiğimiz kabenin içinde, o siyah örtülü evin içinde hiç birşey yoktur. müslümanlar aslında tabiri caizse hiç'e secde eder. yine heddeger derki insan hiçliğin bekçisidir. varlığa hiçliği hiçleyerek ulaşılır. çünkü insan mutlak bir varlığa sahip değildir, mutlak bir varlık olmaması sebebiyle varlığı, kendi muayyen varlığından yola çıkarak kavrayamaz. ancak hiçliğe yaklaştığı ölçüde mutlak varlığı temaşa edebilir. insan hiçliğe talip olmalıdır, bu yüzden kabenin içinde hiç vardır ve örtüsü siyahtır. çünkü siyah tasavvufta tanrıyı temsil eder. (leyla ile mecnun aşkında da leyla; arapça ''leyl'' yani geceyi temsil eder. bu anlamda gece de siyahtır)
    çünkü geceyi göremezsin ama göremiyor olman varlığında seni şüpheye düşürmez. elle tutamazsın ama bilirsin. işte iman bu karşı konulmaz gerçekliği özünde hissediş halidir.
    bu siteyle tesadüfen karşılaştım, normalde inanmayanlarla tartışmaya girmem, çünkü Allah'ın onların aradığı delillerle anlatılamayacağını, en azından yetersiz kalacağını ve bunun ancak ilk adım olacağına inanırım. ve malesef çoğu zaman magazinel bir boyutta kalıyor.iman akılla değil kalple alakalıdır. ama bi şekilde yazmış bulundum.
    --neden umumiyetle varlık olsunda daha ziyade hiçlik olmasın?--

    YanıtlaSil
  12. Mantıklı Adam08 Ocak, 2011 04:02

    Habib'e: Yazdıklarından nsaidi nursi okuduğun belli. Bütün yazdıklarının özeti şu: biz Allah denilen kavramı anlayamayız, kafamız basmaz, O halde inanalım. Böyle düşünen biri sağlıksız bir beyin yapısı içindedir. Ortada anlayamadığı, bilmediği bir kavram olduğunu iddia edecek, ve bu kavramın bir olgu olarak gerçekliğiyle ilgili en ufak bir delil olmayacak ama buna inanmamız gerekecek. Yani insan bütün aklını, mantığını, muhakeme yeteneğini bir kenara bırakıp varlığını bile algılayamadığı ama aslında olmayan bir şeyin kölesi olarak zombi gibi yaşayacak öyle mi. Aferin size böyle devam edin.
    Aslında ortaya algılanamayacak bir şey yok. Bilim bize bugün tanrı denilen bir kavrama aslında hiç de ihtiyacımız olmadığını, bugünkü dinlerin çıkış ve gelişimini açıkça ortaya koyuyor. Fizikte sicim teorisi, kimyada abiyogenez teorisi, biyolojide evrim teorisi, Tarihte dinler tarihi, paleoantropoloji, sosyoloji, vs. bir çok bilim dalı bize aslında evrenin ve doğanın hiç de öyle ilahi süreçlerden geçmediğini açıkça ortaya koyuyor. Tabi bunları okuyup araştıran açık fikirli, biliçli ve düşünebilen insanların görebileceği şeyler. İnançla körelmiş zihinlere ne anlatsan boş.

    YanıtlaSil
  13. seninle anlaşamayacağımızı anladım mantıklı adam, hoşçakal o zaman...

    YanıtlaSil
  14. ateist arkadaşlar
    kendinizin az çok adaletli olduğunuza inanır mısınız? öyle tahmin ediyorum ki inanırsınız. bir insan size bir kötülük yaparsa ona mutlak bir ceza verme gereği duyarsınız ve mümkün olduğunda elbet verirsiniz. peki dünyada bu kadar cinayet, hırsızlık ve daha bir çok ahlaksızlık yapan bir insanın hiç bir ceza görmemesi adil mi?.. tabii ki değil. dolayısıyla burada adil olmayan davranış olarak tanımladığımız kavramlar elbette yargılanacaktır. bu dünyada olmasa bile öbür dünyada olacaktır. demek ki ahiret mahşer gibi kavramlar gerçektir. hatta bu söylediklerimi okuyup da inanıyorsanız tanrıya da iman etmiş olursunuz.
    lakin hala inanmıyorsanız kendi seçiminiz. hayatta başarılar dilerim..

    YanıtlaSil
  15. Öbür dünya olmasını istediğimiz birşeydir.Burada adalet yok madem orada olmalı. İnanmak istediğimizi gerçek farzedip karanlığın verdiği huzura saklanırız. Buna da iman deriz. Umut etmektir imanın çıkış noktası. Allah var madem , evrende insana bunca cezayı verirken ödülünü de verecektir elbet ümidi.

    YanıtlaSil

Küfürlü, aşağılayıcı, hakaret içeren, içinde fikir barındırmayan ve yazı içeriğiyle ilgili olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Emoji
(y)
:)
:(
hihi
:-)
:D
=D
:-d
;(
;-(
@-)
:P
:o
:>)
(o)
:p
(p)
:-s
(m)
8-)
:-t
:-b
b-(
:-#
=p~
x-)
(k)