Neredeyse Bir Balina (Almost Like A Whale)


Genetik profesörü Steve Jones'un 'Neredeyse Bir Balina' adlı kitabı okuyucuya sunuldu. Profesör Jones, Darwin'in 'Türlerin Kökeni kitabını, günümüzün son bulgularıyla bir anlamda 'yeniden yazıyor'

Darwin bugün yaşasaydı

Ülkemizde son on-on beş yılda evrim kuramı konusunda yayımlanan kitap sayısında ciddi bir artış var. Ama bu kitapların büyük çoğunluğu ne yazık ki evrime saldırıyor. Kuramı savunan ya da açıklayan kitap sayısı hâlâ çok az. Oysa dünya, daha çok da İngilizce konuşulan dünya, bu konuda oldukça zengin. Ülkemizdeki bu yoksunluk bugünlerde biraz olsun giderilecek. Önümüzdeki günlerde, dünyanın önde gelen evrim yazarlarından genetik profesörü Steve Jones'un Neredeyse Bir Balina-Türlerin Kökenine Güncel Bir Bakış adlı kitabı okuyucuya sunuldu. Profesör Jones'un, Darwin'in Türlerin Kökeni kitabını, günümüzün son bulgularıyla bir anlamda 'yeniden yazma'ya yeltendiği kitap bilimdeki en son bulguların evrim kuramını nasıl doğruladığını gösteriyor. Jones, 'Darwin bugün yaşasaydı acaba neleri yazardı?' sorusundan kalkarak yazdığı kitabında, aynı zamanda, evrim karşıtlarının 'bilim evrimi reddetti', 'Darwin'in evrim kuramı çöktü', 'bilim yanlışlığı kanıtlanan evrim kuramını artık kabul etmiyor' iddialarına da yanıt da veriyor. Kitap, bilimdeki son bulguların evrimi reddetmesi bir yana, onu daha bir doğrulayıp pekiştirdiğini ortaya koyuyor.

Her şeyin başı 'Türlerin Kökeni'

1859 sonbaharında, İngiliz doğa bilgini Charles Darwin'in Türlerin Kökeni kitabı yayımlandığında bugüne dek sürecek bir tartışma da başlamış oldu. Evrim düşüncesinin tarihi her ne kadar Antik Yunanistan'ın Atomcular'ına; Çin, Hint ve Arap felsefecilerine dek uzanıyorsa ve Avrupa'da da ondan önce, Sir Matthew Hale, Carolus Linnaeus, Kont Buffon, Erasmus Darwin, Jean-Baptiste Lamarck, William Charles Wells ve Alfred Russel Wallace gibi pek çok bilgin ve yazar konuyu ele aldıysalar da, evrim düşüncesinin sistemli bir biçimde kuramlaştırılması yine de Darwin tarafından gerçekleştirildi.

Darwin Türlerin Kökeni kitabında, çok sayıda örnek göstererek, öz olarak, doğadaki ve canlılar dünyasındaki değişim ve çeşitliliğin nedenlerini ve bunların oluş mekanizmalarını açıklıyordu. Darwin'e göre, doğadaki canlıların tümü ortak bir atadan gelip basit formlardan daha gelişkin türlere evrilmişlerdi. Bu değişim ve çeşitlilikte, en fazla uyum sağlayanın hayatta kalması ilkesinin ifadesi olan doğal seçilim yasası ve hayatta kalma mücadelesi rol oynamıştı.

Darwin'den önce biyoloji, birbiriyle fazla ilintili olmayan bir dizi olgu yığınından çok da öte bir şey değildi. Darwin doğadaki büyük çeşitlilik ve değişimi bir sisteme bağlayıp açıkladı; ve böylece -bir anlamda- canlılar dünyasının gramerini oluşturdu. Her ne kadar, Rönesansla başlayıp Aydınlanmayla hızlanan süreçte her şeyi teolojik sistemlerle açıklayan düşünce sistematiği sarsılmış; doğayı, dünya ve olayları yorumlama biçimi değişmiş; ve daha önceleri teolojik yollarla ifade edilen olgular artık dünyevi, rasyonel yollarla açıklanmaya başlamıştıysa da, yine de canlıların oluşumu esas olarak bir yaratıcıya, ilahi bir güce bağlanıyordu. Bununla ilintili olarak, dünyanın yaşı milyarlarca değil sadece 6 bin yıl olarak belirtiliyordu. Darwin Türlerin Kökeni'yle esas olarak bu görüşü yıktı.

150 yıldır bitmeyen kavga

Böylesine derin bir yara alan yaratılışçı düşünce savunucuları, tahmin edileceği gibi, Darwin'e ve kuramına hemen saldırıya giriştiler. 150 yıldır süren saldırı bugün daha şiddetlenmiş bir biçimde, yaratılışçılar ve onların bilim giysisi giyinmiş müridleri olan 'akıllı tasarımcılar' tarafından sürdürülüyor. Üstelik bu saldırıyı artık teolojik kavramlarla değil, bilimin, özellikle de biyolojinin diliyle yapıyorlar. Yukarıda belirtildiği gibi, aslında hiç de öyle olmadığı halde, 'Bilim evrimi reddetti', 'Darwin'in evrim kuramı çöktü' deyip duruyorlar. Gerçekte durum ne? Bilim bugün gerçekten de evrim kuramını red mi ediyor. Profesör Jones, kitabında buna yanıt veriyor ve 'hayır' diyor. Kararlı ve ısrarlı bir evrim savunucusu olduğu için yaratılışçılardan bugüne dek çok sayıda tehdit alan Jones, BBC'nin kendisiyle yaptığı bir söyleşide kitabını yazma gerekçesini şöyle açıklamıştı: "Bugün ABD'de, evrime inanmadıklarını, son on bin yıl içinde ilahi bir güç tarafından yaratıldıklarına inandıklarını söyleyen yüz bin civarında Amerikalı var. Bu görüş hızla Müslüman dünyasına da yayılıyor. İnsanlara, neden evrime inandığımızı söylemeliyiz. Sadece, 'evrime inanıyorum, çünkü doğru' demek yetmez. Olgulara ihtiyacımız var. Kitabım da bunu sağlıyor. Olgular ve örnekler veriyor, bunların ışığında Darwin'in yaptığı tartışmayı yapıyorum."

Profesör Jones pek yapılmayan bir çabaya girişmiş. Yeni bir evrim kitabı yazmak yerine, Türlerin Kökeni'nin aslında çok da okunmadığı tezinden yola çıkıp, "evrim kuramı yeterince bilinmiyor, Darwin'in kuramını tanıtmak, bu konudaki en yeni bulguları göstermek lazım" demiş ve Darwin'in kitabını yeniden yazmış. Jones bu gerekçesini kendi gözlemlerine dayandırıyor. "Üniversite'de biyoloji öğrencilerine genetik dersleri veriyorum. Her yıl yeni gelen öğrencilere Darwin'in kitabını okuyup okumadıklarını sorarım. Bugüne dek, okudum diyen bir tek öğrenciyle karşılaşmadım" diyor. İşte Jones bunun sonucunda, Darwin yaşıyor olsaydı kitabını bugünkü bilgilerimizle nasıl yazardı diye düşünmüş ve oturmuş bilgisayarının başına. Kalktığında ortaya Neredeyse Bir Balina adlı kitap çıkmış.

Profesör Jones kitapta evrim kuramını bütün boyutlarıyla ele alıyor; bugünkü bilgiler ışığında evrimi irdeliyor. Darwin gibi Jones da, evrimin doğruluğunu kanıtlayan yüzlerce örnek sıralıyor. Ve üstelik verdiği örnekler, binlerce yıl önce yaşamış ve bugün kaybolmuş türlerden değil. Bugün de yaşayan; çok kısa zaman önce evrim geçirmiş ve gözlerimizin önünde hâlâ geçirmekte olan türleri inceliyor daha çok. Yalnızca bilinen türlerdeki evrimi incelemekle de sınırlamıyor kendini. Evrimin ortaya çıkardığı yeni türleri de evrim süzgecinden geçiriyor. AIDS hastalığına neden olan HIV, değişik kimyasal maddelere direnç kazanan böcek ve haşereler, antibiyotiklere dirençli hale gelen bakteriler... Hepsi de Jones'un örnekleri arasında. Profesör Jones, yaratılışçılar ya da akıllı tasarımcıların, "verilen örnekler hep binlerce yıl öncesinden; evrimciler bugün evrim geçirmekte olan tek bir örnek gösteremez" iddialarını böyle çok sayıda örnekle yanıtlıyor ve evrimin bugün de sürmekte olduğunu somut olarak gösteriyor. Londra'da University College London (UCL)'da genetik profesörü olarak sürdürdüğü akademik yaşamının yanı sıra köşe yazarı, televizyon programcısı ve çok ödüllü bir yazar da olan Jones, moleküler biyoloji ve genetiğin en karışık, en teknik konularını; bir çok moleküler süreç ve olguyu genetikçi olmasının avantajlarını kullanarak oldukça anlaşılır bir dille açıklıyor.

Jones kitabını yazarken Darwin'in yöntemi ve tarzını, Türlerin Kökeni'nin birinci baskıdaki orijinal biçimini korumaya özel çaba harcamış. Bölüm sayısı, başlıkları, sıralanışları, altbaşlıklar; Darwin'in her bölümün sonuna koyduğu bölüm özetleri çoğunlukla aynı. Bunlarla da yetinmemiş, kitabın son bölümüne Türlerin Kökeni'nin son bölümü olan ve Darwin tarafından yazılan 'Özet ve Sonuç' kısmını olduğu gibi almış. Buna rağmen Jones yine de, kitabın başına ve sonuna tamamen kendine ait iki bölüm eklemiş. Kitabın başındaki giriş bölümünde, Darwin'den bu yana olan gelişmeleri, evrim-yaratılış tartışmasının bugünkü durumunu, genetiğin yeni bulgularını, kitabı yazma gerekçesini, kendi tezlerini anlatıyor. Darwin gibi Jones da, söylediklerini çok sayıda ve çok çeşitli örneklerle açıklamakla kalmıyor, yine onun gibi, oldukça akıcı, anlaşılır, ve yer yer de neşeli bir üslup kullanıyor.

Jones kitabında elbette Darwin'in kitabını yalnızca güncellemekle, sadece örnekleri yenilemekle yetinmiyor. Kitapta Darwin'in yanlışlarının düzeltildiği, bu yanlışların gösterilip yerine bilimin bugünkü açıklamalarının konulduğu pek çok sayfa ve paragraf da yer alıyor.

Jones kitabının ismini bile Darwin'in kitabından almış. Darwin Türlerin Kökeni'nde Kuzey Amerika'daki siyah ayıların derin göllerdeki avlanmasınından söz eder. Bizzat kendi gözlemlerinden yola çıkarak, bu ayıların, 'neredeyse bir balina gibi', nasıl ağızları açık olarak saatlerce yüzüp böcek ya da balık avladıklarını anlatır. Böylece balinaların ayılardan evrildiklerini anlatmaya çalışır. Jones, Darwin'in bu 'neredeyse bir balina gibi' tanımlamasını kitabının ismi olarak seçmiş. Tabii bu arada, Darwin'in bu konuda yanıldığını, Balinaların ayılardan gelmediğini de belirtmiş.

Evrim konusundaki tek kuram kuşkusuz Darwin'inki değil. Öncesinde olduğu gibi Darwin'den sonra da değişik evrim kuramları ortaya atıldı. Bugün de, Darwin'in eksik bıraktığı; iyi açıklayamadığı, ya da yanlış açıkladığı; veyahut da Darwin'in kuramının yetmediği olgular için yeni tezler öne sürülüyor. Jones kitabında yer yer bu tezleri de ele alıyor. Bu yüzden Neredeyse Bir Balina, Darwin sonrası yeni evrim tezlerini öğrenmek için de iyi bir fırsat.

Jones'un da dediği gibi, evrim biyoloji'nin grameridir. Gramerini bilmeden nasıl bir dil öğrenilip kullanılamazsa, evrim öğrenilip kabul edilmeden de biyoloji, canlılar dünyasındaki değişim ve çeşitlilik, canlı doğası anlaşılamaz, araştırmalar doğru analiz edilip yorumlanamaz. Biyolojik bilimlerin değişik alanları, özellikle de moleküler, hücre ve gelişim biyolojisi, genetik, sinir bilim, biyokimya, biyoinformatik, moleküler evrim gibi disiplinler bugün evrimi doğrulayan pek çok kanıt ortaya koyuyor: Evrim tartışmalarının sürdüğü yerde bu yeni bulgu ve olguların öğrenilmesi konunun daha iyi ve doğru anlaşılmasına hizmet edecektir. Bilimin bugün evrim için ne dediğini Steve Jones'un kitabından, Neredeyse Bir Balina'dan öğrenmek mümkün. Darwin bugün yaşıyor olsaydı, büyük olasıkla kitabını böyle yazardı.


KENAN ATEŞ: Dr., Moleküler ve Hücre Biyolojisi Genetik, University College London




NEREDEYSE BİR BALİNA
Türlerin Kökenine Güncel Bir Bakış
Prof. Steve Jones, Çeviren: Levent Can Yılmaz, Evrensel Basım Yayın, 2006, 544 sayfa, 16 YTL.

AIDS virüsünün evrimi
Steve Jones Neredeyse Bir Balina'da verdiği örneklerin neredeyse tamamını 20. yüzyıl biyolojisinden alıyor. Jones kitabının ilk bölümünü AIDS'e neden olan HIV virüsüne ayırıyor. AIDS'e neden olan virüsün altmış yıl önce şempazelerden insanlara sıçradığından beri evrim cetvelindeki türler arası engelleri büyük bir hızla atladığını ve 1970'lerde Afrika'dan çıktığından beri daha da hızlı geliştiğini özetliyor yazar. Örnekleri birleştirerek karmaşık düşünceleri karşı karşıya getirmek konusundaki becerisiyle Jones, HIV'nin tarihini, evrim teorisindeki bütün ana noktaları birkaç sayfada açıklamak için büyük bir ustalıkla kullanıyor.
"Amerikan ulusunun son 20 yılda sıra dışı bir hızla yaşadığı olaylar dizisi, Türlerin Kökeni tartışmasını yalın bir biçimde toplumun önüne koymuştur. Bunun nedeni 19. yüzyılda bilinmeyen, ancak şimdi çok tanıdık olan bir organizmadır. Bu, AIDS'e neden olan virüstür.

Değişerek üremenin kanıtı
Yaratılışçılar, AIDS'le ilgili bilimsel buluşları geçiştirmenin kolay bir yolunu buldular. AIDS'in ortaya çıktığı zaman yeni bir bin yılın başlangıcının öngünüdür ve bu 'Son Yargılama' (Last Judgement) Tanrı'nın kızgınlığını çok iyi yansıtmaktadır. Yaratılışçıların savına göre, homoseksüeller doğanın işleyiş kurallarına karşı savaş açmıştı ve doğa korkunç bir öç aldı. Köktendinciler, bir virüsün evrimini, doğanın intikamı bağlamında da olsa, kabul etmek zorunda kaldılar, ama aynı sürecin canlı yaşamın geneli için geçerli olduğunu yadsımakta kararlılar.
Evrim karşıtları için bile, HIV, değişerek üremenin kanıtıdır, çünkü bu sürecin gerçekleşmesine tanık olmaktadırlar. Kısacık geçmişinde virüsün yapısı değişim göstermiş ve karşılaştığı yeni durumlara karşı uyum sağlamayı başarmıştır. Ölüm yaklaştığında hasta, kendisini enfekte etmiş olan virüsten, insanla kuyruksuz maymun (ape) arasındaki fark kadar değişiklik gösterebilen virüsün torunlarının yuvası olmuştur artık. Her kıtada farklı cinsel alışkanlıklar vardır ve her kıta kendisine mükemmel uyum sağlamış virüs çeşitleri barındırmaktadır ve bize çok uzak akraba olan hayvanlar bile AIDS'e neden olan virüsün akrabalarını taşıyabilmektedir. Darwin, ileri sürdüğü mekânizmanın bu amansız tanıtlanmasını görmekten memnun olurdu.
Bilim, düşüncelere modeller üretir. Eğer, AIDS'e neden olan virüs (HIV) evrim geçirebiliyorsa, her canlı form da evrim geçirebilir. Türlerin Kökeni, tatlı suda avlanan ayıları ve uçan balıkları, bütün canlı formlar için geçerli olan bir sürecin örnekleri olarak kullanmıştır. Evrim karşıtları içinse, tersine, virüsler için geçerli olan şey, kuşlar ya da balıklar, hele de insanlar için geçerli olamaz. Onlar için, balina gibi başka hiçbir hayvana benzemeyen bir hayvan, evrimin işlemediğinin kanıtıdır.

Sınanmaya açık teori
Balinalar, insanlar ve virüslerin kökeniyle ilgili bir diğer görüşse son derece yalındır. Her türün bireyleri arasında hayatta kalabilecek olandan fazla sayıda yavru doğduğu ve bunun sonucunda varolabilmek için sık sık yinelenen bir mücadele yaşandığı için, herhangi bir birey kendisine az da olsa avantaj sağlayan bir özellik kazandığında, hayatın karmaşık ve bazen değişen koşulları altında, diğer bireylere göre yaşama şansını artırır ve doğal olarak seçilir. Kalıtımın kesin ilkesine göre, seçilmiş bir çeşit, yeni ve değişim göstermiş biçimi yaygınlaştırma eğiliminde olacaktır.
Darwin'in teorisinin bütün bölümleri sınanmaya açıktır. Fosillerden, genlerden ya da yerbiliminden elde edilen ipuçları her somut durumda değişir, ancak bütün ipuçları bizi, canlı yaşamın bütün biçimlerinin akraba olduğu sonucuna götürür. Bu noktada basit bir sınama yapılamaz, ancak bütün bağıntılar kullanılarak yapılan sonuç çıkarımı bize bütünlüğü göstermektedir. HIV'in, doğanın en yeni ve en küçük ürünlerinden olan bu tehlikeli virüsün, biyografisi neredeyse tümüyle bilinir durumdadır, oysa yaşayan en büyük hayvan olan balinaların biyografisini kısmen biliyoruz. Ancak, bu iki canlı, görünür olanın derinlerine bakıldığında anlaşılmıştır ki, kuzendir. Mikroskop altında HIV'in değişimi görülebilir ve bir biyoloji 'teleskop'uyla uzak geçmişin farklı kesitleri incelenebilirse balina için d eaynı sürecin geçerli olduğu görülecektir. Darwinizm, uçsuz bucaksız uzunluğuyla büyük bir drama olan evrim sürecinin iyi yazılmış giriş bölümüdür."

Yorum Gönder

1 Yorumlar

  1. adı üstünde teori bakın ne demekmiş teori:
    çok sayıda gözlem ve deneylerle desteklenebilen bir hipoteze teori (kuram) denir. (bkz. hipotez) bir başka deyişle teori kökleşmiş bir hipotezdir. ancak teori deneylerle ispatlanmış olmasına rağmen, bunun aksinin ispatlanması da mümkündür. örneğin dalton'un atom teorisi olarak bilinen "atom, maddenin bilinmeyen en küçük parçasıdır" iddiası günümüzde geçerliliğini yitirmiştir. gelişen bilim ve teknoloji atomdan çok daha küçük parçaların -örneğin kuarkların- varlığını ortaya koymuştur.
    türk dil kurumu sözlüğüde şöyle söylüyor:
    Bir olay, bir yapı ya da düzenin nedenlerini açıklamak isteyen genel düşünce, görüş; kuram.
    Yani efendim teori kesin bilgi değildir. kesin bilgi haline gelirse inanırız.
    buda yaratılış nazariyesinin sonunu getirmez. çünkü Allah'ın evrimi yarattığını düşünmenin yada inanmanın önünne geçecek hiç birşey yoktur

    YanıtlaSil

Küfürlü, aşağılayıcı, hakaret içeren, içinde fikir barındırmayan ve yazı içeriğiyle ilgili olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Emoji
(y)
:)
:(
hihi
:-)
:D
=D
:-d
;(
;-(
@-)
:P
:o
:>)
(o)
:p
(p)
:-s
(m)
8-)
:-t
:-b
b-(
:-#
=p~
x-)
(k)