Kuran ve Tevrat'ın Sümer'deki Kökeni

Kuran Tevrat'a benzer ve bunun aksini kimse inkar edemez ve etmiyor da !

Peki, bu benzerliğin nedeni nedir?
Kuran taraftarlarına göre, her iki kitabından da Allah tan gelmesi.
Tevrat taraftarlarına göre, Tevrat Allah tarafından esinle yazdırılmıştır, Kuran Allah'tan gelmemiştir, Muhammed Tevrat'tan bazı bölümler aşırarak kendisi yazmıştır.
Şimdi iki tarafın iddiası da inançlarına dayanıyor, ama somut bir kanıt yok.
Benim bu konuda bir yargıya varabilmem için en azından bir kısım somut kanıtlarım olmalı, öyle her kesin her dediğine inanırsam çorba olur.
Önce akıl yürütüyorum, Kuran kendinden önceki Tevrat ile oldukça fazla benzerlikler içerir, peki Tevrat kendisinden önceki bazı metinlerle benzerlik gösterir mi?
Ne yapıyoruz araştırıyoruz, tarihi metinler inceliyoruz, Sümer çivi yazıları, Mitoloji vs vs.
Ve şaşılacak şekilde Tevrat'taki metinlerin benzerlerine rastlıyoruz.
Sümer yazıtlarında !
Şimdi, Kuran, Tevrat ile benzer dediğimizde, aynı Allahtan geldiği için diyen arkadaşımız bu mantığını yürütmeye devam ederse, Sümer Metinleri, Tevrat'a, Tevrat da Kuran'a benzer çünkü üçü de aynı Allah'tan gelmiştir demeye devam edebilir mi?
Hayır?
Neden?
Aynı Allahtan gelemez,
Çünkü Sümerler Çok Tanrılıdır.
Tek olan Allah'ın çok Tanrılı metinler vaaz etmeyeceğini takdir edersiniz.
Eğer Sümer efsanelerinde, Tevrat'ta ve Kuran'da yeteri miktarda aynı metinler bulursak, sadece Kuran'ın değil fakat Tevrat'ın da, Tanrısal vahiy ile yazılmadığı ve insan yazması olduğu yüksek ihtimal kazanır.
Böyle metinler varmıdır?
Vardır, mümkün olduğunca aktaracağım !
***
Peşinen belirtmek isterim ki, metinler oldukça uzun ve tafsilatlı anlatımlar gerektiriyor, bunu burada yapmam çok zor ve zaman alıcı olur, bu yüzden ben ana hatları ile konuları belirterek, kaynakları işaret etme düşüncesindeyim, bundan sonrası, gerçekten araştırmak isteyenlerin kendi çabasına kalır.
Musa ile başlıyoruz.
Kuran( Bkz. Kassas Suresi) ve Tevrat okunduğunda, çok tanıdık bir hikaye ile karşılaşırız.
Doğan erkek çocuklar öldürülmektedir, ve bir erkek bebek öldürülmekten kurtarılarak, bir sepet veya bir sal ile suya veya nehre bırakılır ve bebek soylu bir aile veya simgeleyen hayvan vs tarafından bulunarak büyütülür ve mutlaka öz annesi ortaya çıkar bazen kimliğini gizleyerek çocuğun süt annesi olur. Çocuk büyür ve önemli bir şahsiyet olur, kendi milletine lider olur onları kurtarır vs vs.
Seyretmiş olanlar kahpe Bizans filmini aklına getirsin.
Şimdi bu hikaye veya efsane din kitaplarında olduğu gibi, ilkel tüm inanış ve efsanelerde benzer olarak vardır.
Babil'in kurucusu Agadeli Sargon (MÖ 2800) kendi anlatır,
'Annem bir BAKİRE idi (Burada Meryem İsa bağlantısı kurulabilir), Annem beni Fırat kıyısında gizlice doğurdu, kamıştan yapılmış bir sandığın içine kapatarak nehre bıraktı, Sucu Akhi beni sudan çıkardı büyüttü ve bahçıvanı yaptı, Tanrıça Ishtar beni sevdi ve Kral oldum'
Bknz. Dinin Kökenleri S. Freud sayfa 256 Öteki yayınevi
Sargon gibi öyküsü benzerlik gösterenler, Cyrus, Odipus, Karna, Parisi;Telephos, Perseus, Heracles, Gılgamış, Amphion ve Zethos ve bizde iti bilinen Romus Romulus hikayesi vardır, sala bırakılan iki kardeşi Bozkurt büyütür.
***
Sümerler Tapınağa girerken, kurban keserken, dua ederken vücutça temiz olmaya özen gösterirler.
Sümer de Tanrılar 'OL' der ve her şey olur.
Sümer'de, Tanrılar kızdı mı azab ediyor, kendi milletlerin helak ediyor.
Sümer Ay Tanrısının sembolu, cami ve minarelerin tepesinde gördüğümüz yarımaydır.
Hamurabi (İÖ 1750) Güneş Tanrısından kanunu alır, Musa'da Tevrat'ın Tanrısından.
Sümer'de kadın kısırsa, kocasına çocuk doğurması için cariye verir ve cariye haddi aşarsa kapı dışarı eder.
(Bknz Tevrat taki İbrahim Sara Hacer ilişkisi)
Hamurabi kanunu madde 165 ile, Tevrat Tekvin Bap 25-32-34 teki hüküm aynıdır.
Taşlanma cezası Sümerlerde var, İÖ 2200 de Lagaş kralı Urukagina, iki koca alan kadınların (yanlış okumadınız)
Yazılı taşlarla (Bknz Kurandaki işaretli taşlar) taşlanmasını emretmiş.
Sümerliler kadınları Tarlaya benzetir, Tevrat ve Kuran da.
Sümer de 7 sayısı önemli, Yeraltı dünyasının 7 kapısı var.
Kuran da da 7 kat gök, cennetin 7 kapısı şeklinde var.
Sümerlerde Tanrılara Kurban kesiyor, sağ kalça ve iç organlar Tanrıya takdim edilir gerisi dağıtılır.
Sümerlerde 6 gün çalışma 7. Gün dinlenme var,
Tevrat ta da aynı şey sözkonusu Şabbat günü !
Sümer Tanrılarının gökte toplandıkları Duku adlı bir yerleri var.
Kuran da Göklerde bir meclis var, Kuran okunur, şeytanlar bu meclisi dinler, ve Arş !
Sümer de Bilgelik Tanrısı Enki, Tufanın olacağını, Nuh'un karşılığı olan Ziusudra'ya duvar arkasından söyler,
Tevrat ta ve Kuran da da Tanrı Musa ile perde arkasından konuşur ve Tufan olayı vardır.
Sümerde günah çıkaran rahipler var.
***
Burada pek çok müslümanın aklına şu gelmektedir: 'Biz hemen hemen bütün kavimlere peygamber geldiğine inanıyoruz. Dolayısıyla, belki de bu benzerlikler normaldir. '
Tevrat ve Kuran, Sümer metinleri ile benzeşiyorsa elbette Sümer metinlerini de ilahi kabul etmek adına onlara de Peygamber geldiğine inanmaktan başka çıkar yolunuz yok.
Ancak Sümer metinlerinde, ne böyle bir Peygamber vardır ne de tek Tanrı inancı, ne de kitap !
Üstelik Sümer de Cebrail'in rolünü Bilgelik Tanrısı Enki oynuyor, insanlara diğer Tanrı arkadaşlarından haber getiriyor.
Sümer de Tufanı yapmaya 4 büyük Tanrı karar veriyor !
Acele etmeyin daha pek çok konu var.
Eyup Peygamber Hikayesinin Kuran ve Tevrat ve Sümerdeki şekillerini karşılaştıracağız.
Yaratılış hakkında her 3 metni karşılaştıracağız.
Neşideler neşidesinin Tevrat'a Sümerden geçtiğini anlatacağız, Şeba Kraliçesinin Kuran'a Saba Melikesi olarak geçtiğini anlatacağız,
Hint efsanelerindeki Adomim in nasıl Adem'e dönüştüğü var !
Yine Hintili bakire Rohini, bir Tanrı oğlu doğuracak,
Buna benzer onlarca konu daha var !
***
Dilimizden pek eksilmeyen, din kitaplarına girmiş, "Eyüp Peygamber'in Sabrı" hikâyesinin de, Sümerlerden kaynaklandığı ancak bu yüzyılın ikinci yarısından sonra anlaşılabilmiştir. Bu metnin yazıldığı tabletin bir kısmı Philadelphia Üniversitesi'nde, diğer kısmı İstanbul Arkeoloji Müzelerinde bulundu. Bunlar ayrı ayrı okunup birleştirilince 135 satıra ulaşan, şiir tarzında yazılmış bir hikâye ortaya çıktı. Fakat parçaların birçok yeri kırık veya bozuk olduğundan metnin tümü tam olarak elde edilemedi.
Hikâyenin ana fikri; insanın felaketlere uğradığı zaman, bunu yapan Tanrıya lanetler saçacağı yerde, onu yücelterek, ona yalvarıp yakararak kalbini yumuşatıp, bu felaketlerden kurtulabileceğidir. Sümer'de yalvarılan Tanrı, insanın kendi Tanrısıdır. O, Tanrılar meclisine bu duaları götürerek iyi sonuç alıyor.
Bu şiir, evvela insanın Tanrısını övmesini, yüceltmesini, ağlayıp sızlamalarla kalbini yumuşatmasını öğüt vererek başlıyor. Ondan sonra adı verilmeyen bir adama, akraba ve arkadaşları tarafından yapılan fena davranışlar anlatılıyor. Adam başına gelen felaketlerden söz ediyor. Arkadaşlarının da kendi üzüntülerine katılmasını istiyor. Bundan sonra başına gelen bu hallerin kendi günahları yüzünden olabileceğini söyleyerek, Tanrısına affetmesi için yalvarıyor. Şiir, Tanrısının onu affettiğini bildiren bir kısımla son buluyor.
Sümer şiirinden bazı bölümler: (Tarih Sümer'de Başlar, s. 96-98. )
"Ben anlayışlı insandım, şimdi bana kimse değer vermiyor
Doğru sözüm yalana döndü
Hilenin adamı beni güney rüzgarı gibi sardı, ona iş yapmaya zorlandım.
Bana saygı duymayan, senin önünde beni utandırdı
Bana durmadan yeni üzüntüler verdin
Eve girdim ruh ağır, sokağa çıktım kalp sıkıntılı.
Cesur, dürüst çobanım bana kızdı, düşmanca baktı.
Düşmanı olmadığım çobanım bana fenalık aradı,
Yoldaşım doğru bir söz söyleyemedi bana,
Arkadaşım dürüst sözümü yalanladı.
Hilenin adamı bana tuzak kurdu,
Ve sen Tanrım ona engel olmadın!
Ben bilgin, neden genç cahiller içine sokuldum?
Ben anlayışlı, neden bilgisizler arasında sayıldım?
Her yerde yiyecek var, şimdi benim aşım açlık,
Herkese paylar verilirken benim payım üzüntü oldu.
Tanrım önünde durmak istiyorum,
İniltili sözlerimi söylemek istiyorum,
Acılarımı bildirmek istiyorum.
Tanrım gün ışıdı, benim günüm karanlık,
Gözyaşları, ağıt ve sıkıntı sardı beni.
Göz yaşlarımdan başka bir seçeneğim yokmuş gibi üzüntü kapladı beni.
Kötü kader eline aldı beni, çalıyor yaşam soluğumu,
Fena hastalıklar yakıyor bedenimi.
Tanrım, beni var eden babam, yüzünü kaldır,
Ne zamana kadar beni ihmal edecek, beni korumayacaksın?
Ne kadar zaman beni rehbersiz bırakacaksın?
Bir doğru söz söylüyor akıllı bilginler,
'Asla günahsız bir çocuk annesinden doğamaz,
Günahsız bir genç, en eski zamandan beri yoktu. "'
Bundan sonra mutlu sonuç şöyle:
"İnsanın Tanrısı onun acı gözyaşlarına ve ağlamalarına kulak verdi.
Genç adamın yalvarış ve yakarışları tanrısının kalbini yumuşattı.
Söylediği doğru sözü Tanrısı kabul etti,
Adamın dua dolu tövbeli sözünü.
Tanrısı fenalıklardan elini çekti.
Kanatlarını geren hastalık cinlerini uzaklaştırdı.
Adamın üzüntüleri sevince döndü,
Tanrısı yanına koruyucu bir cin koydu,
Ona müşfik bir melek verdi. "
***
Tevrat'ta bu hikâye, birçok bilge dolu sözle süslenmiş 1040 satırı kapsayan bir şiir halinde anlatılmıştır. (Tevrat, Eyüb. )
Hikâyenin başında Rab, şeytana, Eyüb'ün iyi bir kul olduğunu söylüyor. Şeytan da, "Eğer onu fena duruma düşürürsen bak sana nasıl lanet edecektir" diyor. Şeytan, Eyüb'ün vücudunu tabanından tepesine kadar çıbanlarla dolduruyor. Eyüb sesini çıkarmıyor. Karısı ona "Bunu veren Allah'a lanet et!" diyor. Eyüb de "Allah'ın iyiliğini nasıl kabul ediyorsak, kötülüğü de öyle üstlenmeliyiz" karşılığını veriyor.
Bundan sonra Eyüb başına gelen felaketleri, dünyaya gelmemesi gerektiğini, Allah'ın bunu haksız olarak kendisine verdiğini şiir halinde anlatıyor. Arkadaşları ise Tanrının haksız iş yapmayacağını, kendisinin bunu hak ettiğini söyleyerek Allah'ı savunuyorlar. Bundan sonra Allah ile Eyüb karşılıklı tartışıyorlar. Her ikisi de kendi yaptıkları iyi işleri sayıp döküyor. Sonunda Eyüp söylediklerine pişman olup tövbe ediyor. Allah da onun tövbesini kabul ederek sağlığına kavuşturuyor ve mal mülkünü de iki kat yapıyor. Böylece Eyüb arkadaşlarının yanında saygınlığını kazanıyor. (38)
Tevrat'taki şiirden, Sümer şiirine paralel olan bazı satırlar:
Bap 63:15-16:
"Kardeşlerim hainlik ettiler, bir vadi gibi,
Akıp giden vadilerin yatağı. "
Bap 7:3:
"Miras olarak bana sefalet ayları verildi,
Pay olarak da meşakkat geceleri. ''
Bap 7:11:
"Ruhumun sıkıntısı ile söyleyeyim,
Canımın acılığı ile şekva edeyim. "
Bap 7:11:
"Niçin günahımı bağışlamaz,
Fesadımı gidermezsin?"
Bap 10:2:
"Allah! diyeyim, beni mahkum etme!
Niçin benimle çekişiyorsun bana bildir!"
Bap 13:1:
"Bana günahımı ve suçumu bildir,
Niçin yüzünü göstermiyorsun?"
Bap 13:23:
"Fesatlarım ve suçlarım ne kadar? Bana günahımı ve suçumu bildir!"
Bap 16:6:
"Ağlamaktan yüzüm kızardı. "
Bap 19:2:
"Ne zamana kadar canımı üzecek,
ve beni sözle ezeceksin?"
Bap 19:13: `
"Kardeşlerimi benden uzaklaştırdı
ve tanıdıklarım bana bütün bütün yabancı oldular. "
Bap 19:14:
"Akrabalarım gelmez oldu,
Yakın dostlarım da beni unuttu. "
Bap 19:19:
"Hep sırdaşlarım benden ikrah ediyorlar,
Sevdiklerim de yüz çevirdiler. "
Bap 30:1:
"Yaşça benden küçük olanlar üzerime gülmekte!"
Bap 34:5:
"Hakkım varken yalancı sayılmaktayım. "
Bap 30:26:
"Ben ışık beklerken karanlık geldi,
Ruhum kırıldı, günlerim karardı. "
Bap 34:6:
"Hakkım varken yalancı sayılmaktayım. " .
Bap 42:
Şiirin sonu. Eyüb Allah'a söylüyor:
"Sen her şeyi yaparsın!
Anlamadığım şeyleri söyledim,
Benden üstün olanı bilmediğim, şaşılacak şeyleri
Niyaz ederim, dinle de ben söyleyeyim!
Sana sorayım da bana anlat!
Senin için kulaktan işitmiştim,
Şimdi ise seni gözlerim gördü.
Bundan ötürü kendimi hor görmekteyim,
ve tozda külde tövbe etmekteyim. "
Daha önce de belirtildiği gibi, Eyüb'ün tövbesi Tanrı tarafından kabul edilerek, daha büyük mutluluğa erişiyor.
Görüldüğü gibi, Sümer ve Tevrat metinleri, konu olarak aynı. Tevrat'taki, Sümer, şiirinden en az bin yıl daha geç yazılmış.
***
Kurân'a gelince, bütün konularda olduğu gibi, bu da çok yüzeysel; ancak dört sure içinde birkaç ayette bulunuyor. Nisâ Suresi, ayet 163 ve En'âm Suresi, ayet 84'te, İbrahim'den başlayarak bütün peygamberler arasında Eyüb'e de vahiy edildiği yazılı.
Enbiyâ Suresi, ayet 83-94:
"Eyüb'e gelince: O Rabbine 'başıma bu dert geldi, sen merhametlilerin en merhametlisisin!' diye niyaz etmişti. Bunun üzerine biz, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere onun duasını kabul ettik. Kendisinden dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik ve ona aile efradını, ayrıca bunlarla birlikte bir mislini daha verdik. "
Sâd Suresi, ayet 41-44:
"Kulunuz Eyüb'ü de an! O Rabbine nida etmiş ve 'doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve azap verdi' diye seslenmişti. 'Ayağını yere vur! İşte yıkanacak, içilecek soğuk su!' Bizden bir rahmet ve olgun akıl sahipleri için de bir ibret olmak üzere ona, hem ailesini hem de onlarla beraber bir mislini bağışladık. Eline bir sap al da onunla vur, yeminini bozma! Gerçekten biz Eyüb'ü sabırlı bulmuştuk. . O ne iyi bir kuldu, daima Allah'a yönelirdi. "
***
Süleyman'ın Meselleri:
Tevrat araştırıcılarını yüzlerce yıldan beri meşgul eden ve nedenini bulamadıkları bir konu da, yine Sümer metinlerinin çözülmesi ile açıklanabildi. O da Tevrat'ta bulunan, "Süleyman'ın Şarkılar Şarkısı" bölümü. Açık saçık şiirlerden oluşan bu bölüm Tevrat'ta niçin bulunuyordu? Görünüşe göre onlar ne dinle, ne de tarihle ilgiliydi. Bu şiirlerde bir seven bir de sevilen vardı. Bunu, kilise papazları, İsa'yı seven, kiliseyi sevilen; İbraniler ise Yahveyi seven, İsrail'i sevilen olarak yorumlamışlardı. 19. yüzyılda ise bunların İsrail düğünlerinde yapılan tören ile ilgili olduğu söylenmiş.
Bu yüzyılın ilk yarısından sonra, özellikle İstanbul Arkeoloji Müzeleri arşivindeki Sümer edebi metinleri okunup çözülünce, "Süleyman'ın Şarkılar Şarkısı"ndaki şiirlere benzer şiirler bulundu. Yapılan incelemelerde bunların, Sümerlilerin yeni yıl bayramlarında, sazlar eşliğinde söylenen şarkılar ve ilahiler olduğu anlaşıldı. (39)
Sümer ekonomisi tarıma dayalı olduğundan, onlar için tarımla ilgili konuların en önemlisi, ülkelerinde bolluk ve bereketin olması idi. Bunun için onlar, Aşk Tanrıçaları İnanna ile Çoban Tanrısı Dumuzi'yi (bu başlangıçta bir kral idi, sonradan Tanrı yapılmış nasılsa) evlendirirlerse, onların verimlilik gücünü ve ölümsüzlüklerini paylaşacaklarına ve bu yolla ülkelerinde bolluk ve bereketi sağlayacaklarına inanmışlardı. Bu inanca uyarak Sümer şair ve ozanları onlarla ilgili uzun bir efsane yaratmışlar ve bunu yazıya geçirerek zamanımıza kadar ulaştırmışlardır. Bu hikâyeyi kısaca özetleyelim:
Aşk Tanrıçası İnanna ile Dumuzi birçok zorluktan sonra evleniyorlar. Bu evlilikten sonra Tanrıça yeraltı dünyasına gidiyor. Fakat orası "gidip de dönülmeyen ülke". Kurala göre, Tanrıça olmasına rağmen, yeryüzüne bırakılmıyor. Bilgelik Tanrısı Enki'nin yardımı ile Tanrıça, kendi yerine birini göndermek üzere, yeraltı yaratıkları ile dışarı çıkıyor. Tanrıça her gittiği yerde Tanrı ve Tanrıçaların, kendisinin yokluğundan çuvallar giyerek, yerlerde sürünerek yas tuttuklarını görüyor ve hiçbirini göndermeye kıyamıyor. Fakat kocasının bulunduğu şehre gelip, onu, karısının yokluğuna aldırmayarak keyifle tahtında oturduğunu görünce, büyük bir kızgınlıkla "alın bunu" diyerek cinlere veriyor. Daha sonra yaptığına pişman olan, fakat kocasının cezasız kalmasını da istemeyen Tanrıçanın yardımıyla, Dumuzi in kız kardeşi Rüya Tanrıçası Geştinannan'ın, kardeşi yerine yarım yıl yeraltında kalması, Tanrılar meclisinde kabul ediliyor.
Böylece Dumuzi kış aylarında yarım yıl yeraltında kaldıktan sonra bahar zamanı dışarı çıkıp tekrar karısı ile birleşiyorlar.
Bu birleşmeyi zamanın kralı ile bir baş rahibe evlenerek kutluyorlar. Bunun için büyük törenler yapılıyor. Artık yeni bir yıl başlamıştır; ortalık uyanıyor, ağaçlar yeşilleniyor, hayvanlar çoğalıyor.
İşte bu törenlerde okunmak üzere kralın ve rahibenin veya Tanrının ve Tanrıçanın ağzından birbirlerine karşılıklı söylemeleri için aşk dolu, sevgi dolu, açık saçık şiirler yazılmış ve bunlar bestelenerek şarkı haline getirilmiştir.
Sümer bereket kültünü oluşturan bu törenler, bugün "Kutsal Evlenme Törenleri" olarak nitelendirilmiştir.
Bu bereket kültünün İsa'nın zamanına kadar, hatta daha geç zamanlara kadar sürdüğü anlaşılıyor. İşte bu yüzden Tevrat'tan birçok dinle ilgili olmayan konu çıkarıldığı halde, bu şiirler bırakmış olmalı. Bu törenlerin Süleyman zamanında büyük bir ihtişamla devam ettiği, şiirlerin ona ait olarak gösterilmesi ile kanıtlanabilir.
Sümer ve Tevrat şiirlerinden bazı bölümleri karşılaştıralım: İstanbul Arkeoloji Müzesi arşivinde bulunan ve bir rahibe tarafından Kral Şusin'e söylenmek üzere yazılmış bir şiirden bölümler:
"Güvey kalbimin sevgilisi,
Senin neşen hoştur, bal tatlısı!
Arslan! Kalbimin sevgilisi,
Senin neşen hoştur, bal tatlısı!
Beni büyüledin, karşında titreyerek durayım!
Güvey! Senin tarafından yatak odasına götürüleyim!
Beni büyüledin, karşında titreyerek durayım,
Arslan! Senin tarafından yatak odasına götürüleyim.
Güvey seni okşayayım!
Yatak odasında bal dolu,
Senin güzelliğinle neşelenelim,
Arslan! Seni okşayayım!"
Tevrat: Neşideler Neşidesi, bap 1:2-4:
"Beni kendi ağzının öpüşleriyle öpsün:
Çünkü okşamaların şaraptan daha iyidir.
Kokuca ıtırın ne güzel;
Senin adın kabından dökülen ıtır gibidir,
Bundan ötürü seni kızlar seviyor.
Beni kendine çek, biz senin ardınca koşarız,
Kral beni iç odalarına götürdü
Seninle biz ferahlanıp seviniriz,
Senin okşamalarını şaraptan ziyade anarız,
Seni sevmekte onların hakkı var. "
Bap 4:9-11:
"Kaptın gönlümü, kız kardeşim, yavuklum!
Gözlerinin bir bakışı ile,
Gerdanının tek zinciri ile gönlümü kaptın.
Okşamaların ne güzel, kız kardeşim, yavuklum!
Şaraptan ne kadar hoştur okşamaların,
Itırın güzel kokusu da her çeşit baharattan! .
Ey yavuklum! Bal damlatır dudakların. "
( Sümer'de Tanrı Dumuzi, İnanna'ya "kız kardeşim" der. )
Bap 3:11:
"Ey Sion kızları! Çıkın, Kral Süleyman'ı taç ile görün,
O taç ki, onun düğünü gününde ve yüreğinin sevinci gününde,
Anası onun başına giydirmişti. "
Bu satırlar, kutsal evlenme törenlerinin Kral Süleyman zamanında devam ettiğini kanıtlıyor. Tevrat'a göre Süleyman'ın her dinden 700 karısı varmış ve onların dinlerini de Süleyman sürdürürmüş.
Bap 2:10-12:
"Sevgilim cevap verdi ve bana dedi: Sevgilim, güzelim, kalk da gel.
Çünkü, işte, kış geçti:
Yağmurlar geçip gitti;
Yerde çiçekler görünüyor;
Terennüm vakti geldi. "
Bu satırlar da kutsal evlenme töreninin baharda yapıldığını anlatmaktadır.
Bap 6:10:
"Bakışı seher gibi,
Ay gibi güzel,
Güneş gibi temiz,
Sancak açmış ordu gibi korkunç,
Bu kadın kim?"
Bu satırlar da Tanrıça İnanna'nın niteliklerine uymaktadır.
Bap 2: 5-6:
"Kuru üzümle bana kuvvet verin, elma ile beni canlandırın,
Çünkü aşk hastasıyım ben.
Sol eli başımın altında olsun,
Sağı da beni kucaklasın. "
Sümerce'de buna paralel olan satırlar:
"Sevgilim, kalbinin adamı,
Sağ elini vulvama koydun,
Sol elin başımı okşadı,
Ağzını ağzıma dayadın,
Dudaklarımı başına bastırdın. "
Görüldüğü gibi, birkaç Sümer şiirinde bile paralellikler bulunuyor. Kuşkusuz bunlar gibi pek çok şiir vardı Sümer'de. Fakat bunların büyük kısmı hâlâ toprak altında olmalı. Belki bazı müzeler ve koleksiyonlarda da henüz okunmayanlar vardır.
Sümer Aşk Tanrıçası İnanna; Akadlarda İştar, İsrail'de Astarta, Yunanlılarda Afrodit, Romalılarda Venüs adı altında saygı görmüş ve varlığını sürdürmüştür.
Bugün de İsa'nın annesi Meryem'e, İnanna'ya ait nitelikler yakıştırılıyor. O da İnanna gibi, göğün hâkimesi, sosyal adaletin savunucusu, fakirlerin, ezilenlerin koruyucusu sayılıyor. Bazı çevrelerde Tanrıça seviyesine getirildiğinden, oğlundan daha çok ona tapıldığından; annelerin, savaşanların, üzüntü çeken ailelerin yardım için ona dua ettiklerinden söz ediliyor. (The Search of Mary, Richard N. Ostling, Handmaid or Feminist, The Time, Aralık 1991, s. 52-56. )
İsa'nın durumu da Dumuzi ye benziyor. Damuzi'nin dövülerek, eziyet edilerek yeraltına götürülüşü, tekrar yeryüzüne çıkışı, İsa'ya yapılanlar ve her yıl yeryüzüne çıktığı düşüncesi, Dumuzi'nin serüvenini andırıyor.
***
Gılgameş destanı ve Nuh Tufanı:
Utnapiştim ona, Gılgamış'a dedi:
"Gılgamış, sana gizli bir şey açayım. Tanrıların gizini söyleyeyim: Şurippak (103), senin bildiğin bir kent, Fırat'ın kıyısındadır. Bu kent çok eskiden varken, tanrılar bu kentin yanındaydılar. Tanrıların aklına bir tufan yapmak geldi. Bunların babaları soylu Anu, hükümdarları yiğit Enlil, büyük vezirleri Ninurta, su yolcuları Ennagi ve Bilge Ea da onların toplantısında yer aldı. Ea, tanrıların verdikleri kararı, kamıştan bir çite anlattı:
"Kamış çit, kamış çit! Duvar, duvar! Kamış çit dinle, duvar anımsa (104)! Şurippaklı Ubar-Tutu'nun (105) oğlu (106), evi sök. Bir gemi yap. Serveti bırak. Yaşamı ara! Mülkten nefret et! Canını kurtar! Canlı yaratıkların her türünden geminin içine yükle. Yapacağın geminin her yanı uyumlu bir ölçüde olsun. Onun eni ve boyu bir ölçüde olsun. Yağmura karşı onun her yanına bir çatı kur. "
'Küçük yavrular bile gemi için zift taşıyorlardı. Güçlü erkekler gemiye yedek kereste getiriyorlardı. Beşinci günde geminin kaburgasını oluşturdum. Geminin temeli (omurgası) bir iku (108) genişliğindeydi. Kenarları (küpeştesi) iki kez on kamış (109) yüksekliğindeydi. Üst güvertesi de alt güverteye tümüyle eşitti. Bunun da her yanı, iki kez on kamış uzunluğundaydı. Bundan sonra geminin dış yüzünü (bordasını) hazırladım ve onları boyadım. Gemiyi altı katlı yaptım. Geminin alt ve üst güvertelerini yedi bölüme ayırdım, ambarını da dokuza böldüm. Ortasına da su kazıkları çaktım (110). Güzel kürek seçtim. Ve geminin yedeklerini ambara koydum. Eritmek için kazana 21600 . . . . . . zift döktüm (111). Bunun yarısını saf zift olarak gemiye sakladım. Tekneciler, gemiye 10800 şırlık (112) getirdiler. Bunun üçte biri peksimet kızartmak için harcandı; üçte ikisini de gemici sakladı. İşçilere çok sığır kestim. Ve her gün koyun boğazladım. Ustalara, ırmak suyu gibi bira, rakı, şırlık ve şarap akıtıldı. Bunlar, Nevruz bayramına benzer bir bayram kutladılar. Ustayı yağlamak için kendi elimi de bulaştırdım. Gemi yedinci günde tamam oldu. Gemiyi kızaktan indirmek güç oldu. Çünkü, geminin üçte ikisi suya girinceye dek, onu, kızak üzerinde aşağıdan ve yukarıdan itmek zorunluğu vardı.
Elime geçen her şeyi içine yükledim. Elime geçen her gümüşü içine yükledim. Elime geçen her altını içine yükledim.
Bütün soyumu, sopumu ve kavmimi gemiye bindirdim. Yazının yabanıl, yazının evcil hayvanlarını ve bütün ustaları gemiye aldım. '
'Fırtına ve tufan, altı gün, yedi geceyi geçti. Fırtına yurdu silip süpürüyordu. Artık yedinci gün gelince tufan fırtınası savaşımı durdurdu. '
'Yedinci gün gelince, dışarı bir güvercin çıkarıp uçurdum. Güvercin gitti, geldi. Onca konacak bir yer belli olmayınca geri döndü. '
***
Kaynaklar:
S. N. Kramer The Sümerians Their History Culture and Character
Muazzez İlmiye Çığ , Kuran İncil ve Tevratın Sümerdeki Kökeni

Konuyla ilgili diğer yazılar: 

1. Sümerler, Sümer Dini ve Tek Tanrılı Dinlerin Karşılaştırılması

2. Kuran; Tevrat'ın Kötü Kopyası

Yorum Gönder

49 Yorumlar

  1. Allah'a inanmamanın bir olumluluk getirdiğini düşünmüyorsunuz zannedersem. Eğer öyleyse inananın kendi mantığının da sizin mantığınız kadar kurgulanabileceğini biliyorsunuzdur. Bu durumda inananın inanmayana göre mantıksız olmasının bir değeri yoktur. Allah inancının delili vardır ispatı yoktur. Delil de kişidedir. İnanmak isteğidir.

    YanıtlaSil
  2. Sümer tabletlerinin ilk okumaları Hind Avrupa leksiyonuna göre yapıldığından Sümerlilerin bile bilmediği birçok tanrının üretildiği ortaya çıktı. 2000'li yıllardan sonra yeni okumalarda Sümerlilerin tek tanrı inancına sahip oldukları ortaya çıktı. Özellikle Atakişi'nin okumaları sümerlerle ilgili hakim paradigmayı çökertti. Yapılan yorumlar eski okumalara göre ve geçersiz. Yeni okumalar yeni yorumlar gerektiriyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sümerler, tek tanrılı dinlerin peygamberlerinden önce var olmuş bir uygarlık değil mi?
      allah cc onlara hangi peyfamberi ve kitabı gönderdi?

      Sil
    2. sümerler tek tanrılı dinlerin peygamberlerinden önce var olmuş bir uygarlık tabiki değil hz adem ve havva ilk insanlar olarak dünyaya gelmişlerdir. 1000 sene yaşamıştır. şimdi bir düşün bakalım kendinin 1000 sene yaşadığını kaç tane torunun torununun çocukları ve niceleri olurdu 1000 senede 100 binlere ulaşılır sayı olarak onada Allahın emirleri verildi ama vefat ettiğinden sonra soyundan gelen insanlarIn bir kısmı yavaş yavaş dini abartarak değişik tanrılar edinmeye başladı ve Allah bir daha peygamber gönderdi belli bir zaman sonra bir daha insanlar tanrıları çoğaltmaya başladıkça helak olup yeni topluluklar gönderildi nuhun kavmi sümerlerden çok çok daha eskidir dünyanın ikinci kuruluşudur nuh tufanından sonra haliyle tufan bittikten sonra insanlar yeryüzene yeniden dağılmış kabileler topluluklar kurup çoğalmışlardır tufan olayını değişik şekilde torunlarına soylarına anlatmışlardır yazı olayı daha gerçekleşmediğinden kulaktan kulağa belki birşeylerde eklenip değişik kaynaklar ortaya çıkmıştır.kimi gidip orta asyada yazmış gılgamış gibi kimi gidip anadoluda yazmış biri atıyorum M.Ö den 2000 sene önce yazmış biri yüzyıllar belkide bin yıl sonra daha değişik ama özü benzeyen bir yazıt yazdı değişik diller çıktı insanlar coğrafyalara göre şekillendi allah kimini afrika sıcağından korunması için yavaş yavaş tenini siyahileştirdi kimi finlanda ülkerine gidip soyları güneşin etkisinden kurtulup daha iyi bir adapte olması için beyaz ve ya sarışın oldu kimi rüzgarın çok çetin geçtiği orta asyada çekik gözlü oldu vesaire vesaire zaten hiç değişmeseydi Allah yeni bir peygamber ve din göndermezdi. putların çıkışınıda bir düşünün bir topluluk düşünün toplulukta önde gelen lider herkes tarafından sevilen onları doğruyu yanlışı gösteren çin ve japon filizofları gibi bir lider ölüyor belli bir zaman sonra topluluğun yaşlıları bakıyorlarki insanlar doğruluktan çok uzaklaştı ölen liderleri gibi öğüt veren zeki insanlarda yok keşke işte filanca liderimiz ölmeseydi böyle olmazdı ozaman onları temsilen şehrin veya evlerimizin belli yerlerine onları temsilen (tamamen iyi niyetle )tahtadan veyahut taştan birer heykelcik yapalım veyahut onları simgeleyen eşya koyalım onları gördükçe dedikleri öğütleri hatırlayıp doğruyu buluruz bir kaç nesil böyle geçip gider sonra hatırlamaktan ziyade yavaş yavaş onlardan birşeyler istenmeye başlar (hani Kuranda der ya neden putlara taptınız hepsi şu ifadeyi kullanır biz atalarımızı onlara taparken bulduk bahane hep aynıdır yoksa iyi niyetle konulmuştur belki o putlar oraya ama insanoğlu abartmayı sevdiği atalarının yaptığını dahada belirgin kılmak için üstüne daha değişik şeyler koymayı ihmal etmezler mesela biz müslümanlardada vardır ya peygamber efendimiz zamanında olmayan kandil günleri filan sanki allahın kitabı peygamberin sünneti yetmezmiş gibi yeni yeni ibadetler ortaya çıkardık peygamberimiz vefat ettikten yüzyıllar sonra her neyse konumuza dönelim ve putlaştırılır insanlar hani şimdi atatürkün kabrine gidip şikayet edenler varya insanoğlu her daim böyledir birşeyleri ilahlaştırmadan duramaz. Vallahi kardaşlar Allah bize yeter ister inanın ister inanmayın ister daha değişik rabler edinin ister edinmeyin kafirun suresinde dediği gibi deki sizin dininiz size benim dinim bana

      Sil
  3. Aynan öyle isimsiz. Aslında şöyle de denilebilir. Allahın varlığı sadece insanın inanma isteğinin gereğidir.

    YanıtlaSil
  4. bence böyle bi zaman da allahı inkar eden biri nin kendisine de inancı yoktur yani kendisini kandırıyordur bilim çağında allahın delilleri o kadar var ki onlar mantığa o kadar da uygun ki.ayrıca bilimsel bakarsak insan aklının yüzde kaçı çalışabiliyor ki ve çalışan akılla bazı şeyleri sorgulama da bulunuyorsunuz.size bir örnek vereyim siz dünyanın tesadüf olduğuna inanırsınız kendi kendine var olmuştur diyorsunuz:buna cevap :birgün hoca da aynı sizin gibi allahı inkar ediyor ve herşey kendi kendine varolmuştur diyordu tabi bizim öğrencilerde boş durmadı tenefüste tahtaya bi eşek çizerek eşek hoca demişlerdi hoca geldiğinde sınıfa tahtayı görüp sinirlenir kim bunu çizmiş diye herkes aynı ağızdan kendi kendine oldu dediler :) belki saçma dersiniz ama genede size bi öneri bence kuranı iyice araştırın soruşturun inanıyorum ki bulacaksınız allahı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. allah bize ruhundan üflemiş bunca üfürükçü cahil boşuna türemiyor cehaletin egemen olduğu eski çağlardan kalma anlayışlardır dinler ve bu günde hala uygarlıktan habersiz geri kalmış insanların inanç denen kanıtsız bağnazlığı allah nerede öğrenin arş daymış kuran okunurmuş orada akıl mantık yok uydur baba uydur yola devam yobazlar bu kafayla kendinizi bu uydurmalarla avutup mutlu oluyorsanız keyfiniz bilir çocukların masallarla mutlu olmasından farkı yok tüm yaşadığınız inanç iman deneyimleriniz.

      Sil
    2. "Allah insana ruhundan üfledi" ayeti ile üfürükçülük arasında bağlantı kurabilmeyi ancak senin gibi bir salak başarabilirdi ve başarmış. Kur'an'da Allah'ın eli, parmağı, kulağı da teşbihi olarak geçer. Sen bir salaklık daha yap da bunlardan Cenab-ı Allah'ın insan olduğu sonucuna var. Sen bunu yapabilirsin bay salak. Sende bu salaklık, Kur'an'da da buna benzer metinler var olduktan sonra saçmalamanın ve zırvalamanın sonu olmaz. Çünkü senin Kur'an bilgin sadece ve sadece ya SHOW TV kaynaklı, ya da iman ve İslam bilgilerin tamamen kahvede okey oynarken duyduklarından ibaret.

      TARANTULA... Kur'an okuyan insan yazdıklarından belli olur. Sen tut hayatında bir sefer Kur'an okuma, tefsir ve hadis konusunda zerre kadar bilgin olmasın; ondan sonra de ki; Kur'an'da fizik, astronoöi, nano teknoloji vardı da biz mi görmedik diye zırvala. Bunu ancak salaklar yapabilirdi ve bir salak çok güzel başarmış.

      Sen astronomi de bilmiyorsun. Bilen insan senin gipi sap tiyip saman s..ıçmaz. Vururken bile mert olur, ve dayandıkları delil varsa onları ortaya koyar. Sende bi b...ok yok geri zekalı.

      Sil
  5. ULan mehdi bilim hakkında ne biliyorsunki. Kuranın bilimle yakından uzaktan alakası yoktur. Kuranda güneş geceleri uyur sabahları yükselir. Anne karnına bebeiği melekler üfller..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sen kur,an-ı baya okudun galiba. o yazdığın abuk sabuk cümleleri kaç numaralı ayet ve sürelerde okuduğunu yazabilirmisin buraya

      Sil
    2. kuran da süper iletkenler dna süper novalar uzay zaman eğriliği kalp nakli antibiyotikler mozart nano teknoloji higs bozonu vardıda biz mi görmedik kuran da olsa olsa eski çağların kısıtlı bilgisi var buna da kimsenin itirazı yok iyi kuran okumalar tarihi bir belgedir değersiz bir kitap değildir o çağların anlayışının delillerini sunar ama bu çağ da işaret ettikleri dikkate değmez din de nesi artık tıp var hukuk var fizik var jeoloji var var oğlu var dinler de bunları aramak zaten haksızlık da olur ama arayıp buldum demek cehalet olur.

      Sil
  6. Sayın adsız,mehdi'ye bilim hakkında yükleniyorsunuz ancak sizin de Kur'an hakkında pek bilgi sahibi olmadığınız ortada.(verdiğiniz örneklere bakacak olursak)Lütfen İslam adı altında dayatılan ve öğretilen her şeyi Kur'an kaynaklıymış gibi kabul etmeyelim. Ciddi anlamda Kur'anı incelerseniz ve Kur'anın pek çok yerinde özellikle üstünde durduğu anlama ve düşünmeye özen gösterirseniz,bildiklerinizin tersine farklı şeylerle karşılaşabilirsiniz.Sanırım Kur'an-ı Kerim'in ilk inen 5 ayeti durumu gayet iyi özetlemektedir;
    "Yaratan Rabbinin adıyla oku!O,insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı.
    Oku!İnsana bilmediklerini belleten, kalem ile (yazmayı) öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir." (Alak Suresi 1-5 ayetler)

    YanıtlaSil
  7. Bilim acisindan kuran incelenirse yeterince celiski ve belirsizlik ortaya cikmakta. Yok eger kurani yüceltme acisindan 'ledünni mana' itibariyle incelenirse bu sefer hersey olan manasinin disina cikip öte manalar bulunarak aciklanmakta. Kisacasi bu alanda dinciler kendi savunularini yüksek manalar vererek ve her yeni olusumda yahut bilimsel gelisimde kurani manalandirarak kendilerini hakli görürler. Bilim insanlari ise ispatli ve deneysel veriler isiginda olayi irdelemek ister. Bundan ötürüdü de biribirleriyle durmadan catisirlar.Kurani, tevrati, incili (eski ve yeni ahitleri) eger ki kalbi ve hissi duygularla degil, bilimsel yöntemlerle irdeleyecek olursak ortada gecmis dinlerle cok fazla ilintili olduklari, dogal afetleri tanrinin gazabi olarak gördükleri, mitolojik olaylari/olgulari gercekmiscesine anlatmaya calistiklari ve aralarinda devamli celistikleri görülmektedir. Tanri inanci yahut tanrinin var olma inanci ayri bir olgudur ve insanligin varligindan beri onunladir. Ama bu inanc din (siyasal inanc) olarak ortaya ciktigi vakit tamamen baskici bir hal alir. Nitekim bircok kuran ayeti olsun tevrat ve incil baplari olsun kendilerinden olmayanin yasamasina kimi zaman müsaade ederken kimi zaman ölümle cezalandirmaya varan aciklamalar yer alir. Arastirmalari yahut bulgulari siyasal, kalbi, hissi gözlüklerle incelememek gerekir. Sümerlerde cok tanrili din anlayisi kesindir. Bunun öncesi sonrasi aciklamalar bulgular seklinde bir olayi yok.Dini kesim sümerleri özellikle bir sekil bertaraf etmeye yahut ondaki bazi bulgulari kendinden sayarak kendi dinini yüceltmeye cabalar. Lütfen asli astari olmayan seylere riayet etmek yerine, bilimsel gerceklikler isiginda arastirma yapmanizi rica ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklısın bu yüzden bilimsel çalışmalar sonucu ortaya çıkan gerçekler "Kur'an da var" şeklinde Kur'an'ı yüceltme amacıyla kullanılır.Ama nedense Kur'an'da olduğu önceden bilinemez.

      Sil
  8. son din islamın kur anda haber verdikleri yerine sümer tabletlerinde okunduğu idda edilen metinlere inanmak ve bunları kesin doğru kabul etmek ne olursa olsun insanın inançsız yapamayacağına örnek teşkil ediyor.kuran dışındaki kaynakların özellikle diğer kutsal kitapların sonradan yazıldıkları bilinen bir gerçekken kur anın bunlara eşit tutulması iyi niyet olmaz diye düşünüyorum.dikkat ederseniz kıyasta yanlış yapılıyor.kur anda ki falan kıssa tevratta şöyle sümerlerde böyle diyerek.aslında sümerler ve tabletleri tam anlamı ile din olmuş durumda.o tabletlerin nasıl yazıldığını görmedik. üstelik ölü bir dil olan sümercenin ne kadar sağlıklı anlaşıldığıda ayrı bir soru işareti.bu bile sümerceyi çözdük inan cının bir tezahürüdür.hem niye sadece sümer metinlerine takılıyorsunuz?afrikadan kutuplara kadar yazılı veya sözlü birçok belge ve rivayet kutsal kitaplarla benzerlik gösterir.mayalardaki kıyamet inancı2012 çılgınlığı.ben allah var diye inanıyorum.5 duyumla bunu bilemem zaten bilsem bigi olur inanç olmaz.inanmdığına idda eden kişi de olmdağına inanmıştır.ikimizde inanmaktayız.ben olduğuna diğeri olmadığına.

    YanıtlaSil
  9. Sümer yazıtları ilahi kitapların kökeni mi?

    Vahye dayanan ilahi kitapların aralarındaki benzerlik onların hepsinin temelde Allah'ın kelamı olmalarından kaynaklanır. Eğer aralarında hiç benzerlik olmasa idi niçin hiç benzemiyorlar diye insanın aklına gelebilirdi.

    Adem peygamberden İslam peygamberine kadar 124 bin peygamber gelip geçmiştir. Peygamberlerin çokluğu hadis-i şerifte bildirildiği gibi

    "Nice peygamberler vardı ki..."3/146

    ayetinde de işaret edilmiştir. Bunlardan;

    Hz. Adem'e 10 suhuf (sahife)
    Hz. İdris'e 30 suhuf
    Hz. Şit'e 50 suhuf
    Hz. İbrahim'e 10 suhuf gönderilmişti.
    Bu suhufların hepsi Sümerlerden önce gelen peygamberlere indirilen sahifelerdi (İbrahim peygamber ise Sümerlere yakın yada aynı zamanda yaşamış olabilir). Eskiden iletişim imkanları ve kitabet çok zayıf olduğu için aynı zaman diliminde birbirine yakın bölgelerde küçük topluluklara bile peygamber gönderilirdi. Bu peygamberlerin kimisine inanan hayli çok olduğu halde kimisine hiç inanan olmamıştı. Bunların birçoğu kendisinden önce o topluluğa gelen peygamberin dinini devam ettiriyordu.

    Fakat kendilerine peygamber gönderilen insanların çoğu peygamberlerin kendilerine bildirdikleri vahiyleri kendi uydurmaları ile karıştırıyor ve dejenere ediyorlardı. Kuran'da eski kavimlerin yaptıkları bu hareketler ve peygamberlerini ilah edindikleri yer yer bildirilmektedir. Tabiki aslı vahye dayanan fakat dejenere olmuş bu inançlarının yansımasına bu milletlerin yazıtlarında ve kültürlerinde rastlamak doğaldır.124 bin peygamberin gönderildiği düşünüldüğünde ise bu yansımanın kaçınılmaz olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu durum, aynı zamanda o dönemlerde de ilahî vahyin insanlara bildirildiğini gösteren bir delil niteliği taşır.

    Eğer o zamanki insanlar bir ilahî kaynaktan esinlenmeden o anda yada belli bir süre önce yaşanmış bir olay olarak bunu anlatıyorlarsa bu yine ilahi kitapların anlattıkları olayların gerçekten yaşanmış olaylar olduğunu; hayali hikayeler olmadığını gösterir.

    "Benziyorlar öyleyse birbirinden türemişler" şeklinde tarihsel gerçeklerle uyuşmayan yargılar edinmek ise araştırma kaynaklı fikir üretmek yerine felsefik önyargılarla fikir edinmektir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sümerlerle ilgili en doğru analizi bu arkadaşımız yapmıştır. Yukarıdaki ana yazıyı yazan admin arkadaşın bu yazıyı da okumasını tavsiye ederim. Hz Adem'den bu yana 124 bin peygamberin tebliğ yaptığını düşünürsek son kitap ve geçmişte ki kitapların, sayfaların yada emirlerin birbirleriyle tutmasından daha normal ne olabilir ki? Hatta sümerlerdeki benzerlikler son ilahi kitap olan Kur-an' ı kerim'e inancımızı artıracak, iman ateşimizi coşturacak bir bilgi kaynağına dönüşür. Tebrikler..

      Sil
    2. Mükemmel tespitler.. Adminin ve yorum yapan arkadaşların da okumasını tavsiye ediyorum..

      Sil
  10. oncelikle herkese slmlar.eğer her şeyi çözmesi için bilime baş vurursak her bilginin arkasında okadar çok bilinmeyenlerle karşılaşıyoruzki o bilimin parmağını ısırdığına şahit oluyoruz istemesekte.var oluşumuzu ele alalım.var olmamı ben istemedim gücümde yetmedi var olanların akıbetıte benım gibi değilmi malesef evet hepimiz aciz ozaman küçük cevaplar bizi doyuramayacağına tatmın etmeyeceğine göre mesela basıt cevap her şeye tesaduf denmesı ozaman ben bı tesaduf daha istiyorum basıtleşmeleri boyle sürer gider.ozaman aklın ve vicdanın yan yana gelıp hesaplaşmaları gerekmezmi aklın ermeyeceği sadece kabulleneceği bir yaradılış ama bu yaradılış okadar muhteşemki vicdanımızın başını okşayıp yerıne otutturacağı şekilde bir yaradılış.ALLAH VARDIR TEKTİR VE HER ŞEYİ YARATAN GÖZETEN ODUR ONA HİÇ BİŞEY ZOR DEĞİLDİR YARATMAK İSTEDİĞİ BİR ŞEYE SADECE OL DER ODA OLUVERİR.işte bilim burda biter filim başlar 2 yol vardır ya ona boyun eğersın yada baş kaldırırsın.eğerki bizi yoktan var eden bişe var ise oda allahtır.demekki bi sefer var eden yada var olmamız yine olur.inanmayan azacık aklını vicdanının üzerıne salsın

    YanıtlaSil
  11. allah ı savunmak için tabularla bakıyorsunuz..kuran tamamen çağdışıdır..kuranda ne geçiyorsa ozamnki insanlar içinrir..mesela allahın herkes kavim kavim yaratması,miras kavramı,ahzap suresindeki muhammedin hanımları hakkındaki bilgiler vs..bunların bize hiç bi yararı yok hani kuran geleceğe ışık tutuyodu?! tersine dünyadaki bütün savaşlarda diler yüzünden çıkmıştır!..kuran yahudileri öldür parmakalrını doğra diyorsa tevratta müslümanları aşşağılık buluyorsa ortadoğuda barış nasıl sağlanır!!!...bu yazıyı hazırlayan arakdaşa çok teşekkurler bizi aydınlattığı için! hammurabi kanunlarının tevrata ordan kurana geçtiği hakkında veya nuh tufanı hakkında ve tabletlerle kutsal kitapların benzerlikleri hakkında bize bize verdiği bilgiler için çok teşekkurler

    YanıtlaSil
  12. peki geçmişi yazmışsın ya gelecekte olacak kıyamet alametlerinin 1400 yıl önce haber verilip şimdi teker teker öortaya çıkmasına ne diyosun sizler gören körler duyan sağırlarsınız kuran sizlerden ve sizi saracak olan azaptan bahsediyor allah sizlerin şerrin den bütün din kardeşlerimi korusun

    YanıtlaSil
  13. Arkadaşlar. Ateş mikrop çelik adında bir kitap var. Tubitak yayınlarından. Orada insanın tarihsel gelişimini farklı bir yoldan anlatıyor. Neden bu olguların ortadoğuda geliştiğine işaret ediyor. Okumanızı tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
  14. ateizim nedir ben bunu merak ediyorum...İnanmamak tevratta incile kurana vsvsvs inanmamak normaldir.İnanmak zorunda da değilsin..fark demiş ki (kuran yahudileri öldür parmakalrını doğra diyorsa tevratta müslümanları aşşağılık buluyorsa ortadoğuda barış nasıl sağlanır!!!...)

    kuranda kuranda önce gelen kitaplara ve peygamberlere inanmanın müslümanlık olduğu anlatılır.

    herneyse müslümanlar yahudilere yahudiler müslümanlara diyelim bunlar birbirine böyle yapıyor ve sanada saçma geliyor.

    Sende ikisine cephe alarak ayrı bir yol mu açıyorsun?

    Amaç???

    neye inanıyorsunuz?
    İnandığını şeyi anlatın...Belki bizede hoş gelir.Ama şimdilik en iyisi kuran bundan daha iyi bir şey biliyorsan paylaş...

    Yani olana bok atma...
    Olduğunu anlat da bilelim...

    Nesin Tavsiyelerin neler?

    Neye inanırsın...

    Ben hiç bir şeye inanmayan bir insana inanmıyorum.

    Parayamı,Karıyamı,yada Rakıyamı mutlaka inandığı bir şey vardır_?

    He inandığı hiç bir şey yoksa yaşamaya da gerek yoktur.Çünkü hiç bir şeye inanmıyorsan hiç bir şeyde sana keyif vermez...

    Aydınlat beni arkadaşım yaa....

    Belki bende ateizt olurum...

    ama ateizt ne bi boka inanmamak mı?

    inançsız bir adam olarak inananların yaptıklarına köpeklik yapmak mı?

    Bana açıklarmısın rica etsem teşekkürler...

    YanıtlaSil
  15. ‎1- De ki: Ey kâfirler.2- Ben sizin taptıklarınıza tapmam.3- Siz de benim taptığıma tapmazsınız.4- Ben sizin taptıklarınıza tapacak değilim.5- Sizler de benim taptığıma tapacak değilsiniz.6- Sizin dininiz size, benim dinim bana.(Kafirun)

    YanıtlaSil
  16. güzel bir çalışma olmuş bu kadar araştırıp sonrada (veya öncesinde)ateist olan insanlar bence ayrı bir araştırma konusudur. yazılı tarihin başlangıcı sümerlerdir fakat bu kültür dinler tarihini çürütecek kanıtlar sunmaz bu alıntılar veya benzerliklerin yaradılış hikayelerinin birçok efsanesinde benzerlikler göstermesi bence kitaplı dinlerin varlığını tehtid edeceğine dahada önemli ve gerçek çizgisinde olduğunun bir işareti olarak kabul edilmelidir. İnsan tanrıdan gelmiştir ve tanrıyı bulmak ihtiyacı insanın varoluşundan itibaren bitmek tükenmek bilmeyen en gerçek aşkıdır tanrıdan gelen bizlerin yazılı tarih öncesindede dinler tarihi öncesindede kitaplı dinler dönemindekine benzer olarak bir inanç sistemi geliştirmiş olmasından daha doğal birşey yoktur.
    tanrının insana bakış açısını ele aldığımızda insanın hiç alışkın olmadığı ve hiç bilmediği bir şekilde tanrıya tapmasını beklemekte yanlış olur inancındayım.

    YanıtlaSil
  17. Adı üzerinde: İnanç

    Bilimsel çalışmalar,araştırmalar insanlık tarihini sorgulmak içindir. İnsanların hayatlarını adayarak yaptıkları çalışmaları birilerinin iki satırda basitleştirmeleri ( ölü Sümer dilinin yorumu gibi) ile yorumlanmamalıdır. Ona bakarsan Kuranı neden Türkçe okumuyorsunuz deyince cevap hazırdır: Kuranca diye bir dil varmış. Eeee bu dili kim konuşmuş? Kimler konuşuyor? İnanç dediğin şey bilmediğin anlamadığın bir dilde ibadet etmek mi? Yoksa amaç din üzerinden para kazanmak mı? Kuran da en çok lanetlenenler bu sınıftır. Ama İslamı maalesef bu lanetlenenler yönetiyor. Allah adına yorum yapıp hüküm veren lanetliler bunlar. Ne üzerinden? Kendilerine göre kendilerinden başka kimselerin anlamaya aklı yetmeyeceğini iddia ettikleri Kuranca dili üzerinden.

    Sonuç olarak Sümer ve yazılı sümer tabletleri ve anlatıları bir bilimsel çalışmadır ve tespittir. Dinlere inananlar bunları inançlarını kuvvetlendiren bir delil, inanmayanlar ise inanmayışlarına kesin bir ispat olarak görmekte serbesttir. Bu çalışmalar her iki düşünce içinde delil olsun diye yapılmıyor sonuçta.

    Kuran kendi bünyesinde ayetlerinin sorgulanmasını bile dinden çıkmak olarak gördüğü ve çıkanlarında uğrayacağı dünyevi ve ahiretteki zulümler ile ilgili kesin söylemleri olduğu için, inanları açısından üzerlerinde çok kuvvetli bir baskı yaratılmıştır. Hatta düşünün ki babanız bile olsa onunla konuşmayın ve hatta öldürün buyurduğu için,bir inanç sahibi böyle araştırmalarla zihninden küçücük bir "acaba" nın bile geçmesi halinde başına gelecekleri bildiğinden, hem böyle akıl karıştırıcı araştırmaları gereksiz ve dinden çıakrıcı bulurlar, hem de bulunan tespitleri illa kuranda bir yerinde mutlaka daha önce buyurulmuş olması gerektiği zorunluymuş gibi refleks olarak böyle bir arayışa girerler.

    O nedenle herkes inandığını yaşasın bilimsel tespitler de yerinde kalsın, ilgi duyan alır okur. Kendince yorumlar.

    Bir de inanç sahibi olsun olmasın tüm arkadaşlara bir tespitimi paylaşmak isityorum:

    İçine insan faktörü girdi mi her işte mutlaka bir "şeytanlık" vardır olacaktır da. Kuranın hiç bir ayetinin değiştirilmediği savı vardır. Bunu kim diyor? Ona bakarsanız diğer dinlere göre de hiçbir sapma yok hatta onlara göre tevrattan incile olan süreç çok uzun bir süreç olduğu ve binlerce bilimsel kanıt ile orada anlatılan hikayelerin( yazıtların) gerçek olduğu bir kişinin değil en az onlarca kişinin değişik zamanlarda ele aldıkalrı metinlerde aynı şeyi anlatmış olmalarının da yaşanan olayın gerçek olduğuna en büyük kanıt olduğu ileri sürülmekte. Kur'an da sonuçta yazılı fasiküller halinde gökten peygamberimizin önüne düşmedi. Eğer öyle olsaydı bak tanrı sözü ve kuranca lafına hiç tereddüt etmeden inanırdım. Ama gerçek bu değil. Sonuçta işin içine insan faktörü karıştı mı her zaman bir acaba olmalı okurken yorumlarken. O nedenle körü körüne inanç herkesin istediği olabilir ama emin olun onun bile inananları sömürmek için tezgahlanmadığı ne malum?

    Bu güzel çalışma için arkadaşımıza teşekkürler...

    YanıtlaSil
  18. kutsal kitapların sümer mitolojisi kaynaklı olduğu gerçeği tek başına tanrı tezini ortadan kaldırmaya yetmez. "sümerlere de aynı tanrı tarafından peygamberler gönderilseydi, onlar da tek tanrıya inanırdı." anlayışı, şu karşı tezle çürütülebilir: sümerlerin de atalarına tek tanrı inancını yaymak üzere bir peygamber gönderilmiş olabilir ve devamın da (aradan yüzyıllar geçmiş olabilir) sümerler kendilerine gönderilen dini tahrip edip yoldan çıkarmış olabilirler. kaldı ki bugün sümerlerin gerçekten çok tanrılı olup olmadıkları da tartışma konusudur.

    YanıtlaSil
  19. Sümerlilerde tek tanrı inancı olduğuna dair tek bir kanıt bile yoktur. Bilakis Sümer mitolojisi tanrılarla, tanrıçalarla doludur. Yok Allah en başından beri her kavme peygamber yollamış da, islam ilkçağlardan beri varmış da. Bunların hepsi müslüman uydurması, gerçekle ilgisi olmayan zırvalar.

    YanıtlaSil
  20. sümerlilerin tanrı die hitab ettikleri bizden daha hızlı gelişmiş daha çok bilen dünya dışı varlıklardır ki roketle uzay araçlarıyla gökten indikleri taşlara çizilmiş 3 4 kişilermiş bunlar tek deilse tanrı denemez çok oldukları için onlarıda yaaradan bi güç illaki vardır!Niburu gezegeninden geliolarmış o gezegende 3500 senede bi bize yakın geçiomuş yani bizim 3500 senemiz onların 1 senesi ve değişik yaradılmışlar neden bizden çok çok ileri bi kavim olduklarıda ortada!

    YanıtlaSil
  21. Tartışmanın geldiği seviye'ye bak. bilim ilim her ne varsa seviye yerlerde sürünüyor. İlmi olarak saçma bir meseleye yine saçma sapan bir sürü yorum yapılmış..
    Bu yorumları okuyan arkadaşlara okuduklarını resetleyip aşağıdaki yorumu okumalarını tavsiye ediyorum...

    İman ve inanç zaten akılla yapılacak bir iş amel değildir.
    Ancak aklına yatırmak isteyen arkadaşlara birkaç birşey söylemekte yarar var.

    Bütün tanrılar tek bir tanrının sıfatlarından insan aklı tarafından türetilmiştir...Ademle başlayabiliriz.. herhalde ilk insan dediğimiz en azından bu panteist inancı ilk yayan insanda diyebiliriz. Burada cromagnon veya homo erectus diyenlerede şunu söliyeyim onlarda müzik aleti yapan, ölülerini gömen, alet kullanabilen akıl sahibi ayrıca bizim gibi insanlarla DNA yapısı %100 aynı olan türdür. Ölülerini gömme fikride Kuran'da ademin oğluna kardeşini gömmesi için Allah'ın kuş vasıtasıyla öğrettiği bir fiildir. Bunlarında yaratıcı fikirleri ama doğru ama yanlış ölümü kabulleniş biçimleri vardı.

    Adem ilk çevresine baktığında teklik bir onun aklındaki ilk fiildi. Heralde ." Beni hangi tanrılar yarattı "dememiştir. Çünkü önce yaratılış teorisine inanmak gerekiyor.. inanmayanlara zaten diyecek bir şeyim yoktur.
    Din zaten inanç işidir. Akılla herşeyi bulmanın mümkün olamayacağı bir gerçektir. Gelelim Sümerlere. Sümer metinlerinde büyük tufandan bahsedildiğini biliyoruz.. Sümerler Nuh Tufanından sağ çıkan Nuh peygamberin çocuklarıdır. Tufandan sonra Nuh'u ve Tek tanrı öğretisini kabul etmeyen güruh yok olmuş ancak onun soyundan gelenler zamanla bu öğretiyi unutmuşlar putlara tapmaya başlamışlardır. İnsanoğlunun bir huyu da terk etmeye başladığı bir eylemin boşluğunu başka bir eylemle doldurmaktır. Tufandan sonra tek tanrı eylemini zamanla tabi bu asırlar sürüyor bunun yerini yine tufandan önceki o sapık kadim bilgilere bırakıyor. Sümer yaşamı içinde, inanç sisteminde zaten başta tek bir tanrı vardır. bunu Enuma Elişte okuyabilirsiniz.. Ama insan aklı O baştaki en büyük tanrıyı bir türlü yalnız tasavvur edemez. Ona ilk etapta bir kadın lazımdır(dişi tanrı) , onlardan mutlaka biri oğul ve ya bi kaç tane kızları mutlaka çok olmalıdır. Mesela araplarda olduğu gibi LAt menat uzza gibi ) ordan yeğenler, kuzenler tabi bunlar arasında savaşlar aşklar, baba tanrı bunlara kızar, sürgüne gönderir falan filan... bu hikayelerin hepsi böyledir.. Bu tevhid inancı insan aklı tarafından her zaman bozulmuştur..
    Ne gariptir ki bu Sümerlilere yani babil halkına uyarıcı bir peygamber gelir.. Adı Avrom veya İbrahimdir. işin garibi bu peygamberin babası da bu insancıllaştırılmış tanrıların heykellerini yapmaktadır. Bir gün herkesin bayram olduğu bir günde Tanrı heykellerin bulunduğu yere gidip bütün putları kırdı. Yalnız Mamnu isminde puta dokunmadı.....Mamnu onların en büyük tanrılarının ismi idi. Baltayı onun koluna astı.. ibrahimin yaptığını anlayınca onu yakaladılar ve sordular neden yaptın...Ben yapmadım bu çirkin işi Mamnu yaptı dedi. Bakın Balta da onun elinde... Bu insanın aklına vurulan bir baltaydı...İbrahim Tek tanrının olduğu sistemi onlara hatırlatınca akıl onları inkar etti..Çünkü akıl bu kadar şaçma işi kendisi yapamazdı...aklımız bize hep bunu yapar arkadaşlar... mantığımıza yatıramadığımız işi hemen inkar ederiz...böyle şey bu yuzyılda olurmu falan filan...İbrahim burada bize bir miras bıraktı (isra 110 bakınız) bu mirastan ibrahimi dinler doğdu.. ama her seferinde bu miras tüketilip yendikten sonra yerlerini yine eski kadim bilgiler dolmaya başladı...onlardan yine peygamberler geldi her seferinde birbirlerini inkar etmeyen tehhide tek tanrıya tapmalarını istediler her seferinde ve şimdi buradayız.. sizce bu miras devam ediyormu Etmiyormu ? Kısaca sümer metinleri vardır ve doğrudur ...ama onları yazan ve kil halinde saklayan sümer ruhban sınıfıydı...Bu sınıf hakkında ve günümüzü etkileyen şeyler hakkında yazmak isterim ama zamanım kısıtlı

    görüşmek dileğiyle

    YanıtlaSil
  22. Şaşırıyorum bu yorumlara. Öncelikle bir Tanrı'nın bizi yaratmış olması, yani yaşamımızı borçlu olma ve karşılığında minnet duyma düşüncesine bakalım.
    a. olmak istemediğin şekilde varsın.
    b. üstüne bir de yaratıldığın için teşekkür etmen gerekiyor.

    İNANÇLI OLANA SORGU:
    Hadi istemediğim bir şekilde var oldum ve karşılığında bir de küçükten itibaren ÖĞRETİLEREK camide namaz, kilisede ayin, ağlama duvarında da ağlamaya programlandım.
    Bir kere herşeyden önce düşünmem gereken ne yaşamı, ne sonsuzluğu ne cehennemi ne de cenneti BEN istemedim. Bunlar belki M.Ö 13000 yıl öncesinden bilgilerdir, farketmez.
    Atlantis'ten gelen kavimlerdir, farketmez.
    Sümer tanrısı yer altında AGARTHA ya gitmiştir, farketmez.
    Yaratım süreci belki UFO melezleşmesidir, farketmez.
    Allah kainatın efendisidir, farketmez.

    Beni süs hayvanına dönüştürmüş bu sistem içinde bilinçsizce var olduysam bu bana yapılan en büyük aşağılamadır.

    Eğer İnanmıyorsam:
    13 milyar yıldır var olan atomlarım bu formunu yitirdiğinde ve başka canlılar tarafından paylaşıldığında zaten orada mecburi yaşam devam edecektir. İstemsizce yaşam...

    Hiç doğmamış olmanın, bir şekilde var olmamanın ve bu yorumları bir daha görmeyecek olmak dileğiyle

    YanıtlaSil
  23. Aslında inanmak istediği şeye inanıyor insan. İnsanların zor anlarında yanında olan bir güç olduğuna inanmak, yaptığı iyiliklerin karşılığını başka alemde bulacağı vs. sonsuz mutluluk arayışına cennetle kavuşacağına inanmak.
    Evrimi reddetmek, insanlığa hizmet eden bilim insanlarını karalamak işine geliyor insanın. Böyle olduğu sürece de görüyoruz ki hiçbir müslüman ülke gelişemiyor.

    YanıtlaSil
  24. Normal be arkadaşım gayet normal. Hz. Musa Mısırdan kurtardığı kavmini sadece 3-5 gün terketti hatta yanlarına güvendiği kardeşini bıraktı. Ama döndüğünde yine çok tanrılı oluverdiklerini görmedi mi?. Yani Sümerlerin çok tanrılı olmaları standart bir şey mi sence?. Sümerler arasında ve tarihlerinde tek tanrılı dönem veya dönemler, hatta aynı anda tek ve çok tanrılı gruplar olamaz mı? Geçmişlerinde Adem aleyhisselamdan o yaşadıkları döneme kadar tek tanrılı din telkin eden peygamberlerin öğretileri ile etkilenmiş olamazlar mı? Sümerlerin tek tanrılı dinlerin kitaplarındaki benzer öğelere rastlanması da gayet normal olmuyor mu? Peki okyanus ötesi Aztekler,Maya, inka ve hatta K. Amerika'daki kızılderili kabilelerindeki efsaneler, Afrika kabilelerindeki hikayeler, eski Türk yaratılış ve tufan efsaneleri bu nedenle benzer ögeler taşıyor olamazlar mı? Bence bütün bunların hepsi normal. Bir tek tarihlemeler kafa karıştırıyor. Ayrıca Tufan lokal mi yoksa genel miydi?. Dünyanın dört bir tarafında, birbirinden izole topluluklarda tufan olayından bahsedilişi genel bir olaya işaret ediyor. Ama bazı bilim adamları öne sürdükleri delillere göre Mezopotamya ile sınırlandırıyor. Tarihlemeye gelince, kutsal kitaplarda muğlak ve birbirinden farklı kriterlerde zaman birimlerinden söz ediliyor. Bunlar mecazi olup insanlar tarafından farklı değerlendiriliyor olabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arkadaş şu Musa'nın kavminin bozulması olayının gerçek olduğunu nereden biliyorsun. Bu tevrat'ta yazan bir hikaye. Sen bunu olduğu gibi tarihsel ve bilimsel bir gerçekmiş gibi kullanıyorsun ve hisse çıkarıyorsun. Zaten biz de burada Tanrı'nın ve kutsal metinlerin gerçek olup olmadığını tartışıyoruz. Yani bütün bu hikayelerin eski efsanelerden devşirme olduğunu iddia ediyoruz. Sen nasıl bunu evrensel bir gerçekmiş gibi argüman olarak kullanabiliyorsun böyle bir tartışmada? Önce bu hikayenin gerçekliğini sağlam kaynaklardan teyit etmen gerekmiyor mu? Nasıl bu kadar eminsin kendinden? biraz akıl, fikir. Biraz düşünce be kardeşim.

      Sil
  25. sümerliler yada değil.Allaha inanıp inanmamak tamamen inanç meselesidir.benim anlamadığım yazılı bu kitapların nasıl Allahın kitapları olduğuna kayıtsız,şartsız inanıyorsunuz.bende diyorumki Allahım sen bu kullarını nasıl bu kadar saf yaratmışsınki kayıtsız şartsız hiç şüphe duymadan bu kitapları senin göndediğine inanıyorlar.hazmedemiyorum nasıl bu kitaplara bu kadar güvenebiliyorsunuz.

    YanıtlaSil
  26. Aslında bu yazdıkların Kur'an-ı Kerimin Allah kelamı olduğunu kanıtlar nitelikte, Hiç bir kavim yoktur ki peygamber gönderilmesin. Bu yüzden bunlara da bir peygamber gitmiş bu olayları anlatmış, üzerinden seneler geçmiş peygamber vefat etmiş veya onu kovmuşlar veya öldürmüşler ve onun anlattığı olayları saptırarak, çarpıtarak hikayeler meydana getirmişlerdir. Bu kadar basit kardeşim...

    YanıtlaSil
  27. Hem inananları hem inanmayanları hem de iki arada bir derede kalanları saygıyla selamlarım.İNSAN oldukları için de kutlarım. Çünki hiç biriniz gördüğüm kadarıyla insan olmanın ilk kuralını ŞÜPHE'yi içinizden atamamışsınız.
    Allaha, peygambere, Kurana ister inanın ister inanmayın ama lütfen şu sorulara mantıklı cevaplar arayın.Cevap bulamasanız da yine ister inanmaya devam edin isterse inanmamaya. Bu çeşitlilik zaten insan olduğunuzu yeterince ispatlıyor.

    Buyurun şunlara cevap arayınız:

    Bir tanrı düşünün. Herşeyi yaratan. Kainatı evreni bizi bitkileri hayvanları vs.vs.

    a) Neden bizim duamıza muhtaç. Milyarlarca insanı yalvartmak dua ettirmek onun için ne anlam taşıyor. Mazoşist bir tanrımız mı var? Sürekli onun adını anmak ona ne katacak.
    b) 5 vakit namaz kılmamımızı tanrı niye istesin? Yatıp kalkıp spor yapmanın vücudu dinç tutmanın ötesinde ona ve bize ne faydası var? Namaz ruhsal bir dinginlik huzur bulma bir psikolojik seans mı aslında? Tanrı milyarlarca müslümanı 5 vakit neden yatırıp kaldırır.
    c) Tanrı yarattığı 3 makbul dine niçin haftanın 3 gününü tatil ilan etti. Müslümanlara Cuma'yı, Yahudilere Cumartesi'yi ve Hiristiyanlara Pazar'ı?
    d) Tanrı niçin şarabı Hiristiyanlara kutsal, müslümanlara ise haram eyledi? Hiristiyanlar şarap ve ekmekle kutsanırken, müslümanlar niçin şarap içtiğinde dinden çıkarılacak kadar günah ve haram eylemiyle karşı karşıya bırakılıyor?

    YanıtlaSil
  28. e) Tanrı cennette niçin erkeklere 72 huri hediye ediyor. Hangimiz dünyada 72 kadınla oluyoruz da cennet de 72 kadınla olmak bir ödül oluyor? Her gün bu 72 kadının dırdırını çekmek hepsini mutlu etmek zorunda kalmak bir ödül mü yoksa ceza mı?
    f)Cennet şelalerin binbir çeşit bitkinin yemyeşil ovaların sevimli hayvanların koşturduğu bir yer olarak tarif edliyor.E zaten dünyada da bunlardan binlercesi var. Kimse de gidp bütün bir ömrü oralarda tüketmiyor. Yani 72 huriyle ha babam seks yapmak, dünyada günah olan şarabı kevser şarabı olarak sonuza kadar içip sürekli sarhoş olmak ve huzurlu ortam, yemyeşil ovalar şelaler vs sonsuz bir dinginlik nasıl bir ödül? Yaşarken de buna sahibiz aslında.Yani koca bir ömrü cennette geçirmek için 5 vakit namaz kılıp milyonlarca dua ederek ibadet ederek geçirmek anlamsız olmuyor mu? Ölümsüz olmak boş ovalarda şelaler altında ceylanlar gibi sektire sektire sonsuza kadar koşturmak ve 72 hurinin hadi ilk günlerde ye iç yat hurilerle iyi de sonsuza kadar hep aynı şeyi yapıyor olmak aslında büyük bir ceza değil mi? Bu 72 huriden insan ortada bir de sonsuzluk kavramı var fena halde sıkılmaz mı? Bu hurileri başka 72 huriyle değiştirme şansı yok mudur?Ayrıca ne kadar hacı-hoca takımı varsa cennette olacaklar. Onlarla bir arada olmak fikri insanı fazlaca geriyor. Yani mankenler, şarkıcılar, dansözler, fahişeler, her türlü marijinal tip günahkar olacakları için cehennemde olacaklarına göre cennet çok can sıkıcı bir yer olmayacak mı?
    g)Cehennem de yanmak büyük bir cezamı? Yani sonsuza kadar yanacaksın tamam da insan bir süre sonra mademki yanarak ölmeyecekse bu acıya bir şekilde adapte olur. Yan yan nereye kadar?Burada zaten yazın aynı duyguları hissetmiyor muyuz? Üstelik bütün bir ömür ibadet et, farkına varmadan bir iki günah işle hoop doğru cehennemdesin.Yani cehenneme gitmemek büyük çaba gerektiriyor. Yemiyecek içmeyecek mala vurmayacaksak ne diye bu dünyaya geldik? Dünya sadece cennnete gitmek için cehennem azabının yaşandığı yer midir?

    Daha yazılacak çok şey var.

    Ama biraz mantıklı olmak gerekmez mi?

    Niçin bütün batıl dinler Mezopotamyadan çıktı?
    Niçin batıl 3 din için de Kudüs kutsal?
    Neden bu peygamberler çoban, marangoz vs ve okuma yazma bilmezler?
    Tanrı bu kadar ilimi bilimi yaratıyor da kendini temsil etmesi için içlerinden en cahillerini niye peygamber olarak kendi elçisi olarak insanlığa gönderiyor?

    Sonuç daha milyonlarca soru milyonlarca şüphe....

    ister inanın ister inanmayın...Ama sorgulayın..

    Ha bir de Turan Dursun'un bir iki kitabını okuyun...Hem onun neden öldürüldüğünü hem de dinimizin bilinmeyenlerini çözeceksiniz arkadaşlar...

    İnanan inanmayan.Herkese sevgiler saygılar..

    YanıtlaSil
  29. Benim anlamadığımsa Tanrı neden illa "tek Tanrı'ya inanacaksınız. İnanmazsanız yakarım" diyor? İslam’daki en büyük dert Tanrı'ya, ama illa ki tek Tanrı'ya inanmak. Tanrı'nın bu kabul görme isteği ne ola? "Tanrı'yı tanımak, kendini ve evreni tanımaktır. İnsan bu sayede özüne ulaşır, evrendeki sevgiyi hissedebilir ve mutlu olabilir" gibi yorumlar çıkabilir. Bu durumda inanıp inanmamak benim kişisel mutluluğumla ilgili olacağına göre, karşılığında öbür tarafta ceza ve ödül bulmam bana saçma geliyor. Ya da "Tanrı'ya inanarak ancak dünyaya adalet ve iyilik gelebilir. İlahi kurallar insanlara bir sorumluluk yükler. Düzen ancak böyle mümkündür" de denebilir. Ama Tanrıya inanmanın dünyaya güzellik ve iyilik getirdiği ne malum? Benim gözlemlediğim Tanrıya inanmayan ve bunu açıkça ifade eden birçok insan gayet adil ve doğaya da saygılı. Hatta ömürlerini doğanın korunmasına veriyorlar.Sadece Tanrı inancıyla dünyanın adalete boğulacağına inanmıyorum, ki zaten dinler gayet yaygın. Dünyayı sömürmemiz ve bencilliğimiz ise had safhada. Dinler adına işlenen cinayetler gittikçe artmakta. Bakın Orta Doğu mezhep çatışmalarıyla kan gölü.Hatta Semavi dinlerin şöyle bir götürüsü var; insanları dünyanın hatta evrenin merkezine koydukları için doğayı da insanın kölesi, sadece insana bahşedilmiş bir eşya gibi görme sanrısı yaratıyorlar.Düşünebiliyor musunuz, milyonlarca hayvan, bitki ve mikroorganizma türü sadece insan var olsun diye var.Şu uçsuz bucaksız evren Hz Muhammed için yaratılmış.Bu kibir değilse nedir?

    Tanrı var mı yok mu bilemiyorum.Olmasını yürekten istiyorum.Tanrıyı dünyada yapılan kötülükler veya iyilikler karşılık bulsun diye istiyorum biraz da.Bu da tuhaf bir düşünüş. Biz bilinçliyiz ve kötülüklerimizin bazen farkındayız, bu yüzden en azından kötülükler cezalandırılmalı. Öte yanda şempanzeleri düşünün.Aynen insanlar gibi erkekleri küçük ordular kurup sinsi sinsi savaşa çıkıyorlar ve başka sürüden bir erkek gördüler mi döve döve öldürüyorlar.Apaçık şeytanca bir eylem.Acaba şempanzeler bu kötülüklerinin bilincinde midir?Karşılığında öbür tarafta bir ceza görecekler mi?Cezanın ölçütü bilincin düzeyi mi olacak?Onları da uyaran oldu mu?

    Bir de deniyor ki, dünyada cefa çekenler cennette sefa sürecektir.Başka canlılar da acı çekiyor, depresyona giriyor, korku işinde yaşıyor.Biz acımızın bilincindeyiz diye karşılığını alacağız.Ama kim diyebilir ki başka hayvanlarda bilinç sıfır?Yunuslar aynada kendilerini tanıyorlar; bir benlik bilinci gelişmiş.İnsan bebekleri aynada kendini 3 yaşında tanımaya başlar.Demek ki Yunuslar en az 3 yaşındaki bebek ile aynı benlik düzeyine sahip.Ayrıca hayatta kalma ve aralarındaki iletişim becerisi daha zeki olduklarını gösteriyor.Filler fil kemikleri bulduklarında bir süre orada durup yas tutarlar. Bu bilinç değilse nedir?Demek ki bilinçli tek varlık insan değil.İslama göre yeni doğan bir bebek ölünce doğrudan cennete gidecek.Peki ondan daha bilinçli olan hayvanlar dünyada çektikleri acıların karşılığında ödüllendirilecekler mi?Ödüllendirilmeyeceklerse o bilinçsiz bebeğin ayrıcalığı nedir?

    Bence ortada dönen adalet duygusu ve yardımlaşma ile medeniyetler kurduk; hayatta kalma şansımızı yükselttik.İleri bilinç düzeyimizle sorduğumuz soruları dinler üreterek yanıtladık. Artık yavaş yavaş dinlerin insan ürünü olduğunu fark ediyoruz ve bu acı gerçekle baş edebilmemiz zor.Çünkü bin yıllardır insanın evrimiyle birlikte evrilmiş, medeniyetlerle karmaşık bir yapı kurmuş din duygusu var.Şu anda eski inançlara sımsıkı bağlanıyor,gerçekleri görmeyi reddediyoruz ki bu evrende gelip geçici bir varlık olduğumuz gerçeğinden kaçabilelim.Belki de en iyisi dinleri beslemek, bu varoluşsal acımıza böylece merhem sürmektir, bilemiyorum. Ama bir kere sorgulamaya başladın mı, gerçeği ne pahasına olursa olsun bilmek istiyorsun.

    YanıtlaSil
  30. "Şimdi, Kuran, Tevrat ile benzer dediğimizde, aynı Allahtan geldiği için diyen arkadaşımız bu mantığını yürütmeye devam ederse, Sümer Metinleri, Tevrat'a, Tevrat da Kuran'a benzer çünkü üçü de aynı Allah'tan gelmiştir demeye devam edebilir mi?
    Hayır?
    Neden?
    Aynı Allahtan gelemez,
    Çünkü Sümerler Çok Tanrılıdır.
    Tek olan Allah'ın çok Tanrılı metinler vaaz etmeyeceğini takdir edersiniz."

    o zaman kuran araplara gönderilmedi çünkü araplarda çok tanrılı idi. mantık hatası!

    YanıtlaSil
  31. Arkadaşlar hem yazıyı okudum. Hem de yorumlara baktım. Bu yazıyı doğru kabul edersek okuma yazma bilmediği tarihi bir gerçek olan bir peygamberin hem ibraniceyi hemde daha yeni çözülebilmiş olan sümerceyi bildiğini ve kuranı kerim gibi bir kitabı yazmış olduğunu mu kabul etmiş olacağız. Burada sizce bir tezat yok mu ?

    YanıtlaSil
  32. Kuran ve tevrat arasında birçok konuda farklılıklar var,peki buna ne demeli? yukarıdaki yazılar palavra kendinizi kandırıyorsunuz...

    YanıtlaSil
  33. mstglsn
    İyi demişsin de
    Adem'in dünyaya gelişi ile Sümerler arasında ancak 2000 yıl kadar bir zaman var
    Tek tanrılı bir din , bu kadar kısa bir zaman diliminde , bu kadar büyük bir değişikliğe uğrayıp , çok tanrılı bir din haline nasıl gelebilir
    Peki Mısırlıların çok tanrılı dinine ne demeli
    Bütün dinlerin kaynağı insanlardır
    Binlerce yıl boyunca , çok tanrılı halden , tek tanrılı hale dönüşmüşlerdir
    Hepsi bu.

    YanıtlaSil
  34. Yanılıyorsun dostum, Sümerlerde tek tanrılı. O cok tanrı dedigin olay melekler. Cahil halk melekleri tanrı olarak nitelendirmişlerdir. Yunanlılarda tek tanrılıydı, Budizm de tek tanrılı, Hinduizm de tek tanrılı. Yeryüzü var olduğundan beri tek 1 din olmuştur. Amerikalı kızılderililerinde inandığı, Afrikalı kabilelerinde inandığı, Dünyanın 4 bir tarafından insanların inandığı din aunı din. Sadece cahil halk melekleri kalkıp Tanrı olarak nitelemişlerdir. Bilmem ateş tanrısı, bilmem ruzgar tanrısı.. Halbuki aslında bunlar meleklerdir. Sümer yazıtları Aynı şekilde Allah'ın insanlara gönderdiği kitabın parçaları. Haliyle Kuran'da , Tevratta benzer olacak.

    YanıtlaSil
  35. Sümerlerin tek veya çok tanrılı olmaları önemli değil. Her uygarlıkta hep en büyük tanrı vardır. Sümerlilerin Tanrı An'ı en büyüktür. Kalan tanrılar tanrılaştırılmış melek, cin yada Şeytanlaşmış cinlerdir.

    Kuran Mü'minun suresi 24. ayet Nuh kavmini anlatır;
    24. Bunun üzerine kendi kavminden inkâr eden ileri gelenler
    şöyle dediler: “Bu ancak sizin gibi bir beşerdir, size üstünlük
    taslamak istiyor. Eğer Allah dileseydi, bir melek gönderirdi.
    Biz önceki atalarımızdan böyle bir şey duymadık

    Yani Allah her ümmete uyarıcılarını yollamıştır. Bunlar melek de olabilir. Şeytan her kılığa girerek bu toplumları saptırmış ta olabilir. Saptırılmış olmak için cahil olmaya gerek yok kaldı ki Sümerlilerin yüksek uygarlık seviyesinde olduklarını bliyoruz. Günümüzdeki bir çok toplum gibi, büyük ihtimalle Sümer uygarlığıda saptırılmıştır ve zaman içinde helak olmuştur.
    Şuara suresi ayet 208. Biz, hiçbir memleketi uyarıcıları olmadıkça helâk etmedik.

    Şeytanla savaş her dönemde her zaman da kıyamete kadar olacak, Allah'ın askerleri melekler ve korudukları inançlı insanlar kıyamete kadar bu sürecek.

    Biraz matematik bile bilseniz Allah'ın varlığını kanıtlardınız.

    YanıtlaSil
  36. Benimde tuzum bulunsun barı bunu yazan admıne . Soyle bak nerde olaya. Katliam yapan bır ınsan dusun, sen bu dunyada onu hesaba cekmek ıstersen. En az onun oldurdugu aldığı can kadar canını almalısın. Ama bır canı var dımı. Yaratıgı etkıyı saymıyorum bile . Bu dunyada onu hesaba cekemeyecegıne gore. Onu enaz aldığı can kadar canını almalısın bu da ancak ahirette olur.surerler bız firavunun alemlere ıbret olarak saklıcaz dedimı .adamın cesedinı yakın bır zamanda çıkardılar suan motorda muzede hic bır sey olmamıs.bizansla rumlar dünyanın en alcak yerinde savacaklardeyıpte o zamanın imkanlarıyla nasıl gelecekten haber verıpte suankı teknolojiyle ancak anlasilmis dünyanınen alcak yeri oldugu.bır coban okuma yazması bıle olmadan bu kadar senı nasıl bılsın.o kıtaberı ele gecirdi diyelim nasıl kendine onceki 4000-5000 yol onceki yazıyı okusun. Okudu diyelim kitabeler neden mekkede yada medınede bulunmadı. muhammet(sas) peygamber olmasaydı tek basına kım dünyayı fet etmis tarihte o imkanlarla. Anlatacak cok sey vardı yeri degil ıste. AMA SUNUDA UNUTMA KAFANA KAZ EGER SOYLEDİKLERİNDE HAKLIYIM DIYORSAN ESITIZ HER KES EŞİT BIR SEKILDE TORAK OLUP GIDECEK.AMA YA YANILIYORSAN HESAP VARSA SEN VE SENIN GIBILERINI KIM KURTARACAK ...

    YanıtlaSil
  37. Ben tartisma konusunun iddia edildigi gibi ilahi dinler insanoglu tarafindan olusturuldugu zamanlarda peydahlanacak dine o dinden once bulunan kavimlerin dinleri yada din halini almamis inanc sekillerini de katarak ku rulan dine eklendigine inaniyorum.
    Insanoglu bizim kesfedildigimiz tarihin (SUMERLERIN) otesinde bile kurduklari dinin icine almadiklari kavimlerle karsi karsiya kalacaklarini ispatlamislardi bu yuzden yeni kurulan dine her kavimin dininden yada inanc sekillerinden bolumler alinmis ve din kurulmustur.ve bu sekilde kurulan dinin ilan edildiginde diger kavimlerin tepkileri onlenmis oluyordu.bu sebeble yukaridaki bas yazi nin dogrulugu ve sizlerin yorumlatiniza ornek verecek olursak tevrat yazilirken bu buyuk sumer uygarligi goz ardi edilmeyip buyuk olcude inanc orf ve adet eklen mistir busekilde hem buyuk kavimle dost olacak hem onlari arkalarina alacaklardi.
    Bu sistem kur, an kuruldugu donem de farklilik gostermedi kur, an da icine sumerleri tevrat, I incil, aldigi gozlemleniyor

    YanıtlaSil
  38. Bu destan, üç semavî dinin kabul ettiği Nuh Tufanının tarihi bir gerçek olduğunun da belgesidir. Demek ki, Tufan olayının en eski bir destanda yer alması, bunun eskiden beri insanlar tarafından bilinen bir olay olduğunu gösterir.

    Şunu da unutmayalım ki, genel olarak Gılgamış Destanı üç ayrı zamanda kazılmış ve bu yazmalar kil tabletler üzerinedir. Birincisi, M.Ö. 2000 yıllarında hâkedilmiş Sümerce yazmadır. Uruk Beyi Gılgamış'ın maceralarını anlatır. Büyük bir bölümü daha sonraki yazmalarda yer almaz...

    İkincisi, M.Ö. 1800 yıllarında yazılmış olan Babil nüshasıdır. Destan tarzındadır ve "bahri recez" diye bilinen bir aruz vezni kullanılmıştır. Üçüncüsü ki destanın son kısmını teşkil eder, M.Ö. 1250 yıllarında Kassitler çağında yaşamış Sin-Lekke-Unnini adında bir şâir tarafından yazılmıştır.

    Diğer bazı bilginlere göre, Gılgamış destanının ilk yazılış tarihi M.Ö. 2500-3000 yılları arasında olduğu tahmin edilen destan, Sümerce 12 tane kil tablete yazılmıştır. İlk yazılımın dışında destan, daha sonra Babil döneminde iki kez daha yazılmıştır. Toplam 2 bin 900 satır olduğu tahmin edilen destanın en önemli bölümleri eksiktir. Sadece yüzde 60'ı tam olarak bulunan şiir formatında yazılmış destanın bazı dizelerinin başı ve sonu yoktur.

    YanıtlaSil

Küfürlü, aşağılayıcı, hakaret içeren, içinde fikir barındırmayan ve yazı içeriğiyle ilgili olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Emoji
(y)
:)
:(
hihi
:-)
:D
=D
:-d
;(
;-(
@-)
:P
:o
:>)
(o)
:p
(p)
:-s
(m)
8-)
:-t
:-b
b-(
:-#
=p~
x-)
(k)