Ateizmin Felsefi Dayanakları

Ateizm herhangi bir yeni iddiada bulunmaz, yalnızca mevcut bir iddiayı değerlendirip reddeder. Fakat elbette ki bu da belli bazı fikirsel dayanaklar gerektirir. Bu yazı tanrı inancını fikirsel bazda kanıtlamaya yönelik olarak sıkça kullanılan bazı akil yürütmeleri ele almakta ve ateizmin nasıl mümkün olduğuna dair belli baslı fikirleri ortaya koymaktadır. Yazının kapsamı çok geniş olmayıp, yalnızca belli baslı konuları ele almaktadır. Konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi için danışılabilecek çok sayıda yazılı kaynak ve internet'te İngilizce hazırlanmış çok sayıda web sitesi bulunmaktadır.



Tanrının tanımı

Her şeyden önce, tanrının varlığını veya yokluğunu tartışabilmek için, tanrı kavramının tanımını yapmak gerekmektedir. Şaşırtıcı nokta, herkesin bu kadar sözünü ettiği bir kavramın çok kesin, net, herkesin anlayıp üzerinde birleştiği, kabul edilir ve anlaşılır bir tanımının bulunmamasıdır. Pek çok ateist-teist tartışmasının asıl noktalara gelinemeden, tanrının tanımı noktasında düğümlenip kaldığı, çünkü tanrının doğru dürüst bir tanımının yapılamadığına felsefi alanda çok tanık olunmuştur.

Bunun bir sebebi pek çok teist'in tanrıdan ne kastettigi ve tanrıyı nasıl tanımladığı konusunda fazla kafa yormamış olması, bir diğer sebebi de ortada yaygın birden fazla tanrı tanımının bulunmasıdır.

Genellikle tanrıdan ne kastedildiği tam anlaşılmadan tanrının varlığı veya yokluğunun kanıtlarına geçilir. Örneğin su diyaloga dikkat ediniz ve konuyla olan bağlantısını kurmaya gayret ediniz:

A: Masanın üzerinde küçük bir peri var.

B: Ama ben bir şey görmüyorum.

A: Elbette, çünkü bu görünmez bir peri.

B: Ama dokunamıyorum da.

A: Elbette, bu peri görünmez, dokunulmaz ve hakkında hiçbir somut veri edinilemez bir peri.

B: Peki o zaman var olduğunu nereden biliyorsun?

A: çünkü bu perinin varlığının kanıtları var.

B: Nedir bu kanıtlar?

A: Mesela yağmurun yağması bu perinin varlığının kanıtıdır. Bu peri yağmur perisi. Ne zaman yağmur yağsa bu perinin varolduğunu anlıyorum.

B: Peki yağmurun sebebinin bu peri olduğunu nereden biliyorsun?

A: çünkü başka birsek olamaz. Sen söyle o zaman yağmurun neden yağdığını?

B: yağmurun neden yağdığını bilmiyorum. Ama yağmurun sebebinin elindeki peri olduğuna inanmam için başka deliller gerekli.

(Dikkat ediniz, artık bu noktada, B dahi perinin varolup olmadığını veya niteliklerini sorgulamaktan çıkıp, varlığının delillerini tartışmaya başlamıştır).

A: Bu perinin varlığını kanıtlamaya aslında gerek bile yok. Herkes beyninin derinliklerinde bu perinin varlığına inanır. Sadece kişinin gönül gözünü açması gerekir. Bu peri kendi kendinin kanıtıdır. Ayrıca kendi varlığına dair inancı hepimizin beynine koymuştur. Hem sonra, başka turlu yağmurun nasıl yağdığını açıklamanın yolu olmadığından, bu perinin varlığına inanmak zorundasın.

B: Peki bu perinin nitelikleri neler? Neye benzer? nasıl bir şeydir?

(Dikkat edildiği gibi perinin nitelikleri, varlığının kanıtlarının tartışılmaya başlanmasından sonra gündeme gelmiştir).

A: Bu peri 15 cm boyunda, kanatlı, zayıf, ince bir varlıktır. Akillidir, konuşkandır ve neşelidir. Devamlı kanat çırpar. Ne zaman yağmurun yağmasını isterse bunu diler ve yağmur yağar.

B: Bilmiyorum, bana yine de inanması biraz zor geliyor.

A: Ama inanmazsan, bu peri kızar ve evini sel bastırır. İnanırsan ve dediklerini yaparsan ise bahçendeki bitkileri yeşertir, evine bolluk getirir.

(Dikkat ediniz, burada da insan motivasyonunun temel ilkeleri olan "ödül" ve "ceza" prensipleri kullanılmaktadır).

B: Ben yine de inanmıyorum.

A: İnanmıyorsan, olmadığını kanıtla o zaman?

B: ???

Dikkat ediniz, sonunda diyalog donmuş ve B'den perinin olmadığını kanıtlaması istenmeye başlanmıştır. Hele de bu diyalogun nesiller boyu sürdüğünü düşünün. A ve yandaşlarının bu perinin otoritesini kullanarak topluluklarına düzen getirdiğini, kurallar koyup bunların islemesini sağladıklarını ve bu yolla bir yasama ve yürütme otoritesi kurmayı başardıklarını düşünün.

İşe yarayan ve düzen sağlanmasına yardımcı olan bir toplumsal fenomen, toplumda zaman içinde kabul görür. Daha az sorgulanır. Hele de insanlara bunun anlayamayacakları birsek olduğunu ve bu konuya ancak belli baslı bazı akilli ve bilge kişilerin vakıf olduğunu söyleyin, insanlar zaten meşgul olan günlük hayatlarından bu meseleyi çıkarır, bu konuda güvendikleri kişilerin fikirlerini ve öğütlerini dinlemeye başlarlar.

Sonunda konuyla ilgili kafa yoran kişilerden de birbiriyle uyusan ve uyuşmayan görüşler çıkmaya baslar. Zamanla periden bütün somut özelliklerini (boyunu, kanatlarını, büyüklüğünü, vb) de çıkarır, daha zor sorgulanabilsin ve daha zor anlaşılabilsin diye tamamen soyut nitelikler atfederler. (Rengi, sekli, büyüklüğü yoktur, yeri yurdu yoktur, öncesi sonrası yoktur, vb gibi). çünkü insan yalnızca anlayamadığı şeye inanır. Anladığı her şeyi sorgular insan.

Tanrı için de İslami kaynaklara baktığınızda pek çok yerde hiç de soyut olmayan, neredeyse insana benzeyen bir varlık karşınıza çıkar. Örneğin tanrının "iki el"inden (Maide: 64; Sad: 75), "yüz"ünden (pek çok ayet içinde, örneğin Bakara:115) bahsedilir. Kuran'ın, hadislerin sözlerine bakan kimi yorumcular, tanrının cisimli, "Mucessine" olduğu görüşüne ulaşırlar. Ayrıca tanrı insan gibi görür, işitir, konuşur, yatışır, düşünür, acır, bağışlar, insan gibi "Efendi"dir (Rabb), "Kral"dır (Melik), "Ev"i vardır (Kabe), "Tahtı, Sarayı" vardır (Arş). "Güçlüdür" (Aziz), "Zorba"dır (Cebbar), "Sevecen"dir (Vedud), dost, düşman kazanır, vs. Ayrıca Kuran'a göre tanrı göktedir. "GOKTE OLAN'ın sizi yerin dibine geçirmesinden güvende misiniz? O zaman yer sarsıldıkça sarsılır. GOKTE OLAN'ın başınıza taş yağdırmasından güvende misiniz?" (Mülk Suresi, 16-17). Ayrıca tanrının Arş'ı (Taht, Saray) da göklerin üstündedir. Bunlara bakan kimi din alimleri ve kuran yorumcuları "tanrı gökteyse, Tanrı'nın gökten daha küçük olması gerekir. Böyle birsek düşünülebilir mi?" gibi, veya "tanrı gökteyse varlığının ve varlığını sürdürebilmesinin bir başka şeye bağlı olduğunu da düşünmek gerekir, bu nasıl olabilir?" gibi sorular sormuşlardır.

Fakat ayni zamanda tanrının "benzeri" olmadığı da söylenir (Sura: 11). "Öncesiz", "Sonrasız", "Doğmamış", "Doğurmamış" denir tanrı için. Özellikle günümüzde, artık tanrıdan bahsedildiğinde genellikle cisimsiz, mekansız, soyut bir kavram karşınıza çıkar. "tanrı nasıl bir şeydir?" diye sorduğunuzda, elinizde kendisine atfedilen akil, zeka ve istediğini yapabilme dışında hiçbir nitelik kalmadığını görürsünüz.

Aslında sorgulama devam ettiğinde tanrı kavramını bu niteliklerden bile soyutlama ihtiyacı hissederler.çünkü bir Hıristiyan teologun dediği gibi:

"Tanrı hakkında hiçbir şey söyleyemeyiz. çünkü tanrı hakkında birsek söylemek, tanrıyı 'sınırlamak' demektir. tanrı için A özelliğine sahiptir demek, tanrının non-A (A olmayan) özelliğine sahip olmadığını söylemek olur. Dolayısıyla her turlu sınırlamayı asan bir kavram olması gereken tanrı için hiçbir şey söyleyemeyiz."

Bir elma hayal edin. Ve sırayla elmadan bütün niteliklerini çıkarmaya başlayın. Rengini çıkarın, büyüklüğünü çıkarın, kütlesini çıkarın, seklini çıkarın. Geriye ne kalır? Konu elma olunca geriye bir şey kalmaz ama konu tanrı olunca belli ki geriye "var" olması ve de "bir" olması kalıyor.

Bu düşünce tarzı aşağıdaki diyaloga benzer:

Teist: Tanrıya inanıyorum.

Ateist: tanrı nedir?

Teist: Bilmiyorum.

Ateist: Fakat inandığın şey ne o zaman?

Teist: Onu da bilmiyorum.

Ateist: Öyleyse inancını inançsızlıktan ayran faktör ne?

Dolayısıyla bu düşünce tarzının absürdlüğü açıktır. Bu yüzden de tanrıyı tüm niteliklerinden soyutlamak da istemezler. Tanrıyı insan olarak ancak "kısmen" anlayabileceğimizi söylerler örneğin. Ve de mümkün olduğunca genel ve sorgulanamayacak nitelikler atfetmeye çalışırlar. Fakat eğer bu nitelikler herhangi bir felsefi analize tabi tutulmaya çalışılırsa, o zaman yukarıdaki agnostik anlayışa çekilirler. Bu agnostik anlayışın yukarıdaki diyalogdaki gibi saçmalığı dile getirildiğinde ise, yine bazı nitelikleri olduğunu söylemeye başlarlar.

Kısacası tesitlerin kullandığı sekliyle tanrı kavramı içinden çıkılamaz bir çelişkidir, bir paradokstur. Ne bir nitelik ithaf edebilirsiniz, ne de hiçbir niteliği olmamasına izin verebilirsiniz.

Bu yüzden tanrı kavramı aslında daha tanımı noktasında terk edilmesi gereken bir kavramdır. Fakat yazının devam edebilmesi için ve tanrının varlığıyla ilgili kanıtların analizi konusunda söz söyleyebilmek için yine de bir tanımda anlaşmak gerekiyor. Bu yüzden tanrı kavramının üç yaygın açıklamasını burada dile getiriyorum:

1) Cisimli, belli bir sekli ve boyutu, vs olan fakat bizim bilmediğimiz ve görmediğimiz bir yerde varolan bir somut varlık.

2) hiçbir fiziksel özelliği olmayan, doğaüstü, fakat yine de "akıllı olmak" ve "istediğini yapabilmek" gibi bazı nitelikler taşıyan, ve ayni zamanda tüm nitelikleri tam anlaşılamayacak bir varlık.

3) Varolan fiziksel dünyanın tümü, bütünü. (Panteist tanrı anlayışı).

Bu yazı boyunca, her ne kadar tatminkar bir tanım olduğuna inanmasak da 2 numaralı tanımı kullanacağız. Çünkü toplumda en yaygın şekilde anlaşılan tanrı kavramı bu.

Tanrının varlığını kanıtlamak için öne sürülen deliller ve akil yürütmeler

Bu kısımda tanrı kavramını kanıtlama gayesiyle en çok kullanılan bazı akil yürütmeleri ve sunulan bazı delilleri ele alacağız.

1) İlk neden

Bu akil yürütmeye göre dünyada her şeyin bir nedeni vardır ve nedenler zincirinde geriye doğru gittiğinizde bir ilk nedene ulaşırsınız. Bu ilk neden ise tanrıdır. Bu akıl yürütme çeşitli konulara uygulanabilir. (Örneğin ilk canlı nasıl oluştu, evren nasıl oluştu, vs).

Bu akil yürütmenin felsefi açıdan zayıf noktası ise kendi amacıyla çelişmesidir. Nedenler zincirini hem kesmek hem de devam ettirmek isteyen bir akil yürütmedir bu.

Yani sunu demek istiyoruz: Nedenler zincirinde geriye doğru gidip, ilk şeyin nedenini bulmaya çalışıyorsunuz, ve "Evrene ilk ne sebep oldu?" sorusuna kadar geldiniz diyelim. eğer burada "Evrene de tanrı sebep oldu" deyip duracaksak, o zaman neden bu noktada durduğumuz ve neden "Peki tanrının sebebi neydi" sorusunu sormadığımız noktası gündeme gelir. Yok eğer "tanrı hep vardı" veya "tanrı kendi kendisinin sebebidir" diyebiliyorsak, o zaman bunu neden evrenin kendisi için diyemiyoruz? Sorusu gündeme gelir. Yani, belki evren hep vardı, veya evren kendi kendisinin sebebiydi? Yok eğer evrenin sebebini sorgulama ihtiyacını içimizde hissediyorsak, o zaman neden tanrının sebebini sorgulama ihtiyacını hissetmiyoruz?

Kısacası görüleceği gibi burada yalnızca sebebi bilinmeyen bir şeyi açıklıyor gibi görünmek gayesi vardır. Yapılan açıklama ise gerçek bir açıklama değildir. Teorik olarak zincire devam edebilir ve tanrının sebebi de kutsal ruh, onun da sebebi başka birseldir diyebilirdik. Ama eğer varlığın bir açıklamasının yapılabilmesi için bir yerde durulması gerek diyorsanız, o zaman nerede duracağınızı neye göre seçiyorsunuz? Yani evrenin sebebinde durmuyorsunuz da niye tanrının sebebinde duruyorsunuz?

Görüldüğü gibi ortada çok açık bir düşünce yanlışı bulunmaktadır. Nitekim "İlk neden" akil yürütmesi, yüzyıllardır ciddi felsefi tartışmalarda kullanılmaz. Fakat günlük hayattaki tanrı tartışmalarında hala ısrarla ateistlerin önüne getirilmektedir.

2) Evrenin düzenli olması

Evrende bir düzen olduğu gözlemi bazen tanrı kavramının bir kanıtı olarak kullanılır. Denir ki evren kaotik değildir, belli kurallara uyar. Ve dolayısıyla, bu düzenin altında, bu düzene sebep olan bir zeka olmalıdır.

Ya da başka bir sekliyle bu akil yürütme "doğa kanunlarının kanun koyucusu" fikri ile karsımıza çıkar. Denir ki evrende doğa kanunları var, dolayısıyla bu kanunların bir kanun koyucusu gerekir, bu da tanrıdır.

Ya da evrende zeka ve bilincin olması (insanoğlu), buna sebep olan daha üst bir zeka ya da bilincin varlığının bir kanıtı olarak ifade edilir bazen. tüm bunlar ayni akil yürütmenin değişik versiyonları olduğundan, bu yazıda bir arada, ayni madde altında inceliyoruz.

Birincisi, evrenin kaotik değil, belli kurallara uyan bir düzen olduğunu ilan etmek o kadar kolay değildir. Nitekim uzmanlar, günümüzde kaotik olarak adlandırılan sistemler altında dahi n boyutlu diferansiyel denklemlerle ifade edilebilecek düzenler bulmaktadır. Sonuçta düzen kaos içindeki belli bir paterne uyan bir parçanın özelliğine verilebilecek bir isimse, herhangi bir kaos sayısız miktarda düzenli alt parça içerebilir demektir. Dolayısıyla evrenin daha üst bir kaosun belli bir paterne uyan bir alt parçası olması mümkündür.

Ayrıca evreni düzenli ilan etsek de herhangi bir düzenin bir zeka gerektirdiğini iddia etmek mümkün değildir. Zeka ile düzen arasında nedensel bir bağ yoktur. Bir düzenin ille de bir zekadan çıkması gerektiği mantıksal olarak gösterilemez.

Zekanın zekadan çıkması da ayni şey. Bir zekanın ya da bilincin daha üst bir zeka ya da bilinçten kaynaklanması gerektiği mantıksal olarak gösterilemez.

3) Ahlaksal kanıtlar ve adalet fikri

Denir ki tanrı olmazsa iyi ile kotu arasındaki farkı anlamanın ve ahlaksal prensipler getirmenin bir yolu kalmaz.

Ya da denir ki, bu dünya adaletsizliklerle doludur. Çoğu kez kötülük, kötülük yapanın yanına kalır. Obur dünya, cennet ve cehennem, dolayısıyla tanrı olmalıdır ki adalet yerine gelebilsin.

Birinci konu, yani tanrı olmazsa iyi ve kotu arasında bir farkın kalmayacak olması konusu doğru bir gözlem olabilir de olmayabilir de. Ancak, doğru olsa dahi bu prensip tanrı kavramının bir kanıtı olamaz. Belki gerçekten de iyi ya da kotu diye birsek yoktur ve biz boşu boşuna iyilik diye birsek tanımlayıp öyle davranmaya çalışıyoruz. Ya da belki iyi ya da kotu dediğimiz şeyler, insanoğlu olarak, bir toplum içinde bir arada yasamanın gerekleri yüzünden, topluluğun tümünün refahı için uymamız gerekli olduğuna inandığımız kurallara verilen isimlerdir. Dolayısıyla, belki de iyi ve kotu insan yapısıdır ve insanların, yani bizlerin tanımladığımız şeylerdir. Yani tanrıyla bir ilgisi yoktur.

İkinci konu ise, yani adaletin yerine gelmesi için obur dünyanın olması gerektiği konusu, felsefi acıdan bir delil değil, olsa olsa safça bir insani temennidir.

4) Sonsuzluk

Sonsuzluğu insanin kavrayamayacağı, böyle bir kavramı ancak tanrı gibi mutlak bir varlığın kavrayabileceği, dolayısıyla tanrının olması gerektiği fikri de felsefi alanda değil ama günlük hayatta bazen karşılaşılan bir akil yürütmedir. Fakat mantıksal ve felsefi acıdan kanıt olarak nitelendirilebilecek bir yönü yoktur. çünkü sonsuzluk kavramını insanin kavrayıp kavrayamaması konusu bir yana, kavrayamıyor desek de, insanin sonsuzluğu kavrayamamasıyla, sonsuzluğu kavradığı söylenen bir varlığın var olmasının gerekliliği arasında nedensel bir ilişki yoktur.

5) İmam Gazali'nin kanıtı

Bunun da bir önceki sonsuzluk örneğinde olduğu gibi yazıya alınmasının tek sebebi İslami teist kesim arasında popüler olmasıdır. Yoksa bu da herhangi bir mantıksal ya da felsefi değer taşımaz. Bu kanıt, Gazali'nin bir inançsızla tartışırken kullandığı "Eğer sen haklıysan benim kaybedeceğim birşey yok, ama eğer ben haklıysam senin kaybedeceğin çok şey var. Yani inansan iyi edersin" anlamına gelecek türdeki bir akil yürütmesidir.

Görüleceği gibi felsefi açıdan herhangi bir kanıt kaygısı güden bir akil yürütme değildir bu. Çünkü karşı tarafın kendi beyninde ikna olup olmamasıyla ilgilenilmiyor, yalnızca itaat etmesi bekleniyor. Dolayısıyla, politik yandaş toplamada belki kullanılabilecek bir psikolojik manevra olabilir, ama felsefi değeri olan herhangi bir yönü yoktur.

Ayrıca, diğer acıdan bile yeterince güçlü olmadığını ifade etmekte fayda var. Nitekim, tanrıya inanmak, tanrıya inanan inanç sistemlerinden özel olarak birini seçmeye insani kolayca yönlendiremiyor. Örneğin, Hinduizm, Hristiyanlık ve Bahaizm dinlerini örnek alırsak, tümünde tanrı kavramı olmasına rağmen, örneğin Hinduizmde islamla bağdaşmayan reenkarnasyon inancı, Bahaizm'de İslam'la bağdaşmayan "Muhammed'in son peygamber olmadığı" inancı, Hristiyanlıkta ise "Muhammed'in bir peygamber olmadığı" inancı mevcuttur. Dolayısıyla, Gazali'ye hak versek bile, alternatifler arasında secim yapmakta yine de zorlanırdık gibi gözüküyor.

6) "Her şey mümkün olanın en iyisidir" iddiası

Bu da maalesef tanrı konusunda sözü edilen yaygın kanıtlama girişimlerinin mümkün olduğunca fazlasını bu yazıda ele alma gayretimiz yüzünden, yazının ciddiyetinden odun vermek istemememize rağmen, eklemek durumunda kaldığımız bir akıl yürütmedir.

Dünyaya tarafsız bir şekilde bakınca, aslında pek çok kişinin de gözlemlediği gibi, ortada yapılmış pek etkileyici bir is yoktur. Yani insan her şeye kadir bir varlıktan biraz daha iyi isleyen, aksaklıkları, saçmalıkları ve kötülükleri daha az olan bir sistem beklerdi.

Fakat bu konu bir yana, biz yine de kullanılan akil yürütmeye dönersek, buna göre dünyada her şey en mükemmel sekliyle yapılmıştır. Buna örnek olarak da çoğunlukla doğadaki ahenk, ve bulunduğu ortama iyi uymuş canlılar, vs verilir. Fakat örneğin canlıların bulunduğu ortama uymak zorunda olduklarını, çünkü doğal secilim sebebiyle uyamayanların soyunun tükendiğini, ancak uyabilenlerin hayatta kalıp genlerini yeni nesillere aktarabildiğini, vs ifade eden bilimsel bulgunun bilincinde olunmadan, ya da bu hesaba katılmadan yapılan bir beyandır bu.

Teistlerin bu konuda söylediği her şey, insan burnunun gözlük takmak için yaratılmış olduğunu söylemeye benzer. Yaptıkları şey meseleyi tersinden görmektir. Her şeyin çevresiyle uyum halinde olmasının, doğanın sadece çevresine uyanı barındırmasından kaynaklandığını görmezler. Bu ahenge ve uyuma hayret etmek, doğanın isleyişine dair bir kavrayış eksikliğini ifade ettiği gibi, bu hayret doğal olsa bile, bunun ortada hayret edici bir durum olması dışında ifade ettiği bir gerçek yoktur. Yani hayret ediyor olmak, hayret edici olayın sebebine dair birsek söylemez.

7) Mantıksal ve Ontolojik kanıtlar

Teolojide çeşitli örneklerine rastlanan bu tur kanıtlar, saf mantıksal akil yürütmelerle tanrının varlığını kanıtlama çabalarıdır. Örneğin Descartes'in tanrı kanıtı bunların bir örneği kabul edilebilir. Bu akil yürütme su şekilde özetlenebilir:

"tanrı 'En Yetkin' ve 'En gerçek' varlık olduğuna göre böyle bir kavramı benim zihnime kim sokmuş olabilir? Ben 'En Yetkin' ve 'En Gerçek' özelliklerine sahip bir varlık değilim, öyleyse bu düşünceye ben kendim ulaşamam. Çevremde gördüğüm varlıkların da hiçbiri bu özelliklere sahip değil. öyleyse bu fikri benim zihnime kendisi 'En Yetkin' ve 'En Gerçek' olan bir varlık, yani 'tanrı' koymuş olmalıdır."

Bu tur düşünce tarzındaki birinci yanlış, tanımlanan bir şeyin varolmasının zorunlu zannedilmesidir. Örneğin ben efsanelerdeki kanatlı ati veya Noel babayı tanımlayabilirim, fakat bu onların gerçek dünyada karşılıkları olduğu anlamına gelmez. Bir şeyin zihinlerimizde varolmasıyla gerçekte de varolması ayni şey değildir.

Buradaki ikinci yanlış ise, bu akil yürütmenin mantıkta "döngüsel akil yürütme" (circular reasoning) denen türde bir düşünce tarzı olmasıdır. Bu tur akil yürütmelerde ulaşılmak istenen sonuç yola çıkılan başlangıç noktalarında gizli olarak içerilir. Örneğin burada, yapılan tanrı tanımı, sonuçta ulaşılmak istenen amaca (tanrının var olması) hizmet edecek tarzda seçilmiştir. Bu tur akil yürütme, düşünce biçimi olarak yeni bir bilgi vermez. Ancak başlangıçtaki postulatlardan birinde içerilen bir bilgiyi açığa çıkarmaya yarar.

Bu tur tanrı kanıtlarına bir baska örnek olarak Leibnitz'in bir argümanını verebiliriz. Buna göre:

"Bu dünyada kendi varlıklarının nedenini içlerinde bulundurmayan varlıklar vardır. Örneğin ben anneme, babama bağlıyım, derken havaya, besine, vs. Ayrıca bu dünya tek tek nesnelerin gerçek veya hayali bir bütünü ya da topluluğudur, ki bunların hiçbiri yalnızca kendi içlerinde varlıklarının nedenlerini bulundurmamaktadır. Bu bakımdan, nesneler ve olaylar varolduğuna göre ve hiçbir tecrübe nesnenin kendi içinde kendi varlığının nedenini bulundurmadığına göre, bu sebebin, nesnelerin bütününün kendi dışında bir nedeni olması gerekir. Bu nedenin bir varlık olması gerekir. Diğerlerinin nedeni olan bu varlık, kendi kendinin nedeni olabilir de olmayabilir de. Eğer kendi kendisinin sebebiyse, tamamdır, değilse daha ileri gitmemiz gerekir. Ama bu anlamda sonsuza kadar gidecek olursak, varlığın bir açıklaması yapılmış olmaz. Bu bakımdan varlığı açıklamak için, kendi içinde kendi varlığının nedenini bulundurması gereken, yani varolmadan yapamayacak bir varlığa varmamız gerekir. Bu da tanrıdır"

Bu da dikkat edilirse tanrıyı "Kendi sebebini kendi içinde içeren ve varolmadan yapamayacak" bir varlık olarak tanımlamış, dolayısıyla bir "döngüsel akil yürütme"ye düşmüştür. Yani yola çıkış noktasından daha fazla bir bilgi veren bir akil yürütme değildir bu da.

Felsefede yalnızca mantık ve zihinsel akil yürütmeler kullanarak tanrının varlığını kanıtlama çabaları daima boşa çıkmıştır. Çünkü bu tur bir kavram, kanıtlanmak için dışarıdan gelen verilere ihtiyaç duyar. yalnızca zihin içinde yapılan akil yürütmeler, doğaüstü bir varlığın varolduğunu göstermeye yetmez.

Tanrı kavramındaki mantıksal çelişkiler

Tanrı kavramıyla ilgili ilk çelişki, yazının basında dile getirdiğimiz tanımı ile ilgili genel çelişkidir. yazının bu kısmından bu genel çelişkiden yola çıkarak, tanrı kavramının içerdiği çeşitli sorunlardan bahsedeceğiz.

Örneğin, "Her şeye kadir bir varlığın herhangi bir niteliğe sahip olması mümkün olabilir mi?". tanrı her şeye kadirse, tanrı hakkında hiçbir sınırlama getiremiyorsak, o zaman örneğin "tanrı birdir" nasıl diyebiliyoruz? Bu durumda "Bir" olma niteliği, bir'den fazla olma sansını sınırlamış olmuyor mu tanrının? Örneğin kendisi gibi ayni niteliklere sahip ikinci bir tanrıyı yaratabilme gücünü? Ya da kendisini yok edebilme gücünü?

Benzer şekilde bir varlığın "olumsuz" olması, ölme sansını, "var" olması, var olmama sansını, veya herhangi bir A niteliği, non-A niteliğine sahip olmasını sınırlamıyor mu tanrının?

Ya da doğaötesi bir kavramın tanımından çıkan bir baska sorun olarak, filozoflar "tanrı mantık ilkelerinin de üstünde midir?" sorununu dile getirmişlerdir.

mantık ilkelerini bilirsiniz. 1) A., A'dır. 2) A, non-A değildir. 3) A, ayni zamanda hem A, hem de non-A olamaz. Bunlar Aristo tarafından ilk olarak dile getirilmiş ve felsefe tarihi boyunca karşı çıkılmadan kullanılmış 3 temel mantık ilkesinin tanımıdır.

Her şeyin üstünde olduğu iddia edilen bir varlığın, mantık ilkelerinin de üstünde olup olmadığını sormak geçerli bir soru oluyor o zaman. Yani örneğin tanrı "Evli bir bekar", "Daire seklinde bir kare", ya da "Doğru olan bir yanlış önerme" yaratabilir mi?

Kısacası, ayrıntılı bir felsefi analize tabi tutulduğunda, tanrı inancı absürd denebilecek düzeyde saçma ve sağlıklı düşünen bir bireyin normal koşullarda kabul edemeyeceği bir kavramdır.

Fakat o zaman nasıl oluyor da dünya üzerindeki bu kadar insan böyle bir kavrama inanabiliyor? Bunun cevabi büyük ölçüde uygarlık tarihinde, sosyal mekanizmaların isleyişinde ve insan psikolojisinde yatmaktadır.

İnsan sosyal bir varlık olmasaydı, tanrı kavramı ve ondan çıkan dinlerin uygarlık tarihinde yapıcı fonksiyonları olmasaydı ve obur dünya inancının psikolojik açıdan pek çok insanin ihtiyaç duyduğu yapıcı bir yönü olmasaydı, tanrı kavramının çocuk masallarından öte inanılır bir yönü olmazdı.

Peki o zaman tanrı kavramı bir ihtiyaç midir? Tanrıya inanmamak psikolojik bozukluğa yol acar mi?

Aslında bizim düşüncemize göre, tanrı inancından kaynaklanan psikolojik etkiler (ceza korkusu ve suçluluk duygusu), tanrıya inanmamaya göre daha zararlıdır. Ve bizce, ki bunu ateist kesim üzerinde yapılmış gözlemlere göre söylüyorum, yeterli bir entellektüel olgunlukla birleşmiş bir ateizm, kişide tanrı inancını bir ihtiyaç olmaktan çıkardığı gibi, psikolojik acıdan daha sağlıklı bir hayat sürdürebilmeyi de sağlamaktadır.

Nitekim günümüzde, dinin diğer fonksiyonları (kanun ve düzen koyuculuk), bilimsel yöntemlerle diğer alanlara (bilimsel politika, hukuk, sosyoloji, vs) aktarılmış olduğu için aslında insanlık olarak dine ve tanrı inancına bir ihtiyacımız kalmamıştır.

Fakat toplumdan kısa surede bu inancı terk etmesini beklemek pratik acıdan pek mümkün değildir. Dolayısıyla, su anda insanlık bu inancı uygarlık geçmişinin bir mirası olarak taşıyor ve öyle görünüyor ki yakın gelecekte de bu durum değişmeyecektir.

Yorum Gönder

16 Yorumlar

  1. insanlar dogustan bırıne sıgınma ıhtıyacı duyar uzuldugumuz ve sıkıntımız oldugu anlarda bırını yanımızda ısterız bu yaradılısımızdakı acızlıkten dolayıdır..ve bu sebepten acı cektıgımız anlarda yanımızda kımse olmadıgınde olsa da derdımıze deva olamadıgında olagan ustu bı guce ıhtıyac duyarız..ve sonra ınsan kendı ıradesıyle secımını yapar.dinde zorlama yoktur.ateızmse dınlerdekı bı cok kuralın arzularımıza uymaması sonucu ortaya cıktı dıye dusunuyorum.ALLAH ın gorunmememsı bı bahane cunku bız hayatta goremedıgımız bı cok seye ınanıyoruz.sevgıye,acıya,akla..akıl nerde dendıgınde beyının gosterılmesı tatmın edemez cunku zeke ozurlulerınde beynı vardır..fakat akıllarını yitirmislerdir..oyleyse durum YARATICI olunca ki o en anlatılmaz,en muhtesem olandır ve tum gorduklerımızı yaratandır neden ona ınanmıyoruz bunun bı cok sebebı var..maddeye ınanılan bı ınanc..her sey atomdan yaratılmıstır dıyor bıze tamam onceden atom parcalanamamıstı ya sımdı ne dersınız elektronlar v.s de mi tesadüftür?1400 sene once indirilmis KUR AN da 'O İNSANI ALAKTAN YARATTI' ALAK:YAPISKAN HUCRE'derken ALLAH 21.YÜZYILDA RAHATLIKLA GÖRÜLEBİLİNEN BEBEGIN RAHIME YAPISMIS GIBI ASILI DURMASIDA MI TESADÜF?HZ.MUHAMMED S.A.V İN OKUMA YAZMA BILMEDIGI DE KUR AN I UYDURMUS OLMASI TEZİNİ CURUTUYOR Kİ KUR AN ARAPCA NIN EN MUKEMMEL ESERIDIR ARAPLAR DENEMIS AMA OYLE BI ESER OLUSTURAMAMIS TABII BUNU EN IYI ARAPCA YI IYI BILENLER TARAFINDAN ANLASILIR...Bİ İNSAN NASIL OLUYORDA TESADÜFLER SONUCU BU HALDE DUNYAYA GELIYOR.ZERRE HESABI BI DUZEN NASIL TESADUFLERLE YA DA KENDI KENDINE MEYDANA GELIR HAYIR BIZ ISLAM I BILMIYORDIK VE BIZI HASSAS NOKTALARIMIZDAN YAKALAYIP KAFAMIZI KARISTIRDI...ATEİZM İNSANA NEYİ VADEDIYOR..BI HESABI YOKSA NEDEN DUNYADAYIZ...OLUMLE CURUYOR BEDEN VE BITIYOR HER SEY DEMEGI KIMIN VICDANI KABUL EDIYOR..İNSAN SADECE BEDENDEN OLUSMAZ BEDEN DISINDA BIRDE RUHU VARDIR..BEDEN TOPRAKLA CURUR FAKAT RUH HESABA CEKILIR...DUNYA DA HESAPSIZ YASAYACAGINI SANAN KIMSE HER ISTEDIGINI YAPAR OYSA BIZLERIN BAZI ISTEKLERI ASIRIDIR VE BIZLERE ZARAR VERIR..İSLAMDA DA GONUL SEVER AMA RABBIMIZ DER KI SEVGINIZI ACIGA VURMAYIN SEBEP İNSANLARIN HEPSININ TEMIZLIGINI KARUYAMAMIS OLMASI...ALDATILMAK VAR BUNUN SONUNDA,ORTA DA KALAN COCUKLAR VAR!LUTFEN DİN SECMEK ISTIYORSANIZ EN IYI SEKILDE ARASTIRIN HERKEZIN SOZLERINE INANMAYIN BENIM YAZDIKLARIMIDA ARASTIRIN BAZI KIMSELER BI AYETIN ISINE YARAYAN KISMINI ALIP GERISINI BIRAKIYOR VE ORTAYA COK ZIT MANALAR CIKIYOR LUTFEN ARATIRMADAN BANADA DAHIL KIMSEYE INANMAYIN BİZE AKIL VERILMIS IRADE VERILMIS..DOGRULARI GOREBILIRIZ..
    VE HERKESTE BILIYOR KI INSAN DENILEN MAHLUK BIRINE MUHTAC..ARKADAS MI BU KISI EVETSE HER ZAMAN YANINDA MI SEVGILI MI EVETSE ODA TERK EDIP GITMIYOR MU EN AGIRINDAN OLEREK YALNIZ BIRAKIYOR BIZI!HAYDI LUTFEN ARASTIRIN MUTLULUK ICIN IYICE ARATIRIN..BEN TESETTURLU BIRIYIM..KENDI ARZUMLA KENDIME OZEL BULDUGUM UZUVLARIMI ORTUYORUM...KUR AN DA ALLAH TEALA KADINI DEGERLI YARATTIGINI BU SEBEPLEDE ONUN KORUNMASI VE SADECE OZEL OLANA(ESINE)GUZEL GOZUKMESINI EMRETMISTIR..EVET SACLARIMIZI SALA SALA YURUMEK HOSTUR AMA BU HOSLUK SEBEBIYLE KAC KIZ TECAVUZ EDILMIS,KAC ADAM KARISINI EKSIKLIGINDEN DOLAYI BOSADI?SİZE SESLENIYORUM BUNLAR SADECE ISLAM IN KUCUK GUZELLIKLEKRI..DUSUNCELERIMIZI SINIRLANDIRMAYALIM.. GÜLCE

    YanıtlaSil
  2. çok saçma saçım açık diye tecavüze uğrıcam...! öle olsaydı erkekler de kadınlar trafından tacize uğrardı. Biraz mantıklı olun sizi sadece eşinize köle yapar bu davranış başka hiçbir işe yaramaz ben çıplak gezin demiorum ama tesettüre girmek de özgürlüğünüzü tamamen yok ediyo.Benim islam dininden soğumamın temel nedeni bu işte.. Ve araştırdım baktım gerçekler ortada bence..

    YanıtlaSil
  3. İslam dininden soğuyan arkadaşa sesleniyorum...Kardeşim ALLAHın varlığına inanmamaya başladın ve artık onu düşünmüyorsun bile zaman çokçabuk geçmeye başladı senin için,olaylar ardıardına geliyor.şimdi dur ve etrafına bak,nefesini 1 dk tut ve ölme heycanını yaşadığın anda bidaha düşün (öncesi ve sonrası) eskiden inandığım şeyler bana şimdi neden saçma geliyor,önceden zor anımda dua ettiğim ALLAH'a şimdi neden dua etmiyorum,eskiden başından geçen olaylara kısaca içinden dediğin bak allahın işine bu nasıl oldu bu bir mucize dedğin olaylar şimdi sana neden tesadüf geliyor.Unutmaki unutkanlık sadece insanlar içindir.ALLAH çok esirgeyen ve bağışlayandır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biraz dusun ve sorgula celiskileri goz onune getir.(Sen bunlari yap sonra benden birsey yapmami iste mesela sunu dusune bilirsin “Allah kaldiramiycagi bir tasi yaratabilirmi?“) Kolay gelsin bize iyi bir yanitla gel olurmu

      Sil
  4. islam dini kendi içinde birçok konuda aynı yerde ya kısır döngü oluşturuyor ya da bazı soruları yanıtlayamıyor. önce ve sonraya geldiğimizde ise küçüklükten yetiştiği çevrede ne öğretildiyse onu öğrenir (zorla kuran kursuna yollamalar vs. vs.) büyüdükçe düşünme gücü de gelişir bunun sonucunda ben neye inanıyorum gibi sorular sorarak yavaş yavaş sorgulamaya başlar. bu sorgulamaların bir yerde tıkandığını veya aynı yerde dönüp durduğunu görünce anlar ki bu doğru değildir ve başka şeyleri e araştırır (ateizm. agnostizm. deizm. teizm. hristiyanlık. musevilik. budizm. vs. vs.) bunlardan kendi sorgularına uygun bulduğu inancı veya düşünceyi benimser. bunlardan biri ateizm de olabilir.. yani önceden bize varlığı saçma gelmeyen şey sorgulamaya başladığın andan itibaren saçma gelmeye başlayabilir. ayrıca zor anına düştüğünde tanrıya dua etmen senin düşüncen o andaki olaydan seni tanrının kurtarabileceğine inanıyorsun.. bu kişiden kişiye değişebilir.. sadece ona ne öğretildiği ve onun sorgulayıp sorgulayamadığı.. beynini kullanıp kullanamadığı önemlidir..

    YanıtlaSil
  5. tamamen doğru olan düşüncedir ateizm saygıyla takdir ediyorum tam tersini düşünenler tarafından anlayışla karşılanmasa da doğru olduğunu biliyorum

    YanıtlaSil
  6. körelmiş zihniyet inancından kopulmadan gerçekçi bir tartışma olanaksızdır buda gösteriyorki bilinçsel özü kaybetmiş toplumda bişeyler anlatılamaz çünkü bu toplum şuan o durumda yani bilgiden uzak olan inançlı olur hemde körelmiş bir inanç...bir dost...

    YanıtlaSil
  7. dinler insanlara yanacaksınız diye saldırırken ateistlerin dinlere saygılı olması söyleniyor.

    YanıtlaSil
  8. Yazık ki yukarıda okuduklarınızın size bir yararı dokunmamış, hayret ediyorum bu nasıl bir akılsızlıktır ki insanın normalde aciz, inanç ihtiyacı içerisinde olmasını neden bu kadar istiyorsunuz. Bir an için var olduğunu düşünelim
    Beni süs hayvanına dönüştürmüş bu sistem içinde bilinçsizce var olduysam bu bana yapılan en büyük aşağılamadır.

    Bu yüzden yukarıda yazanları yeniden oku, O yazı senin Allah'ın cezalandırmak istediği ile ilgili söylediklerine cevap vermek şöyle dursun olayın bu noktaya gelmeden önceki halleriyle ilgileniyor. Yeniden oku! ne demek istediğini anla... Sonra konuşmaya ihtiyacın kalmayacak zaten.

    YanıtlaSil
  9. O halde şunu da düşün size dini, sosyal yaşamı ve toplum oluşturmak için gerekenleri ve biraz da yüksek teknolojiden ve bugünkü aklımızla (BİLİMLE) ulaşabildiğimiz bilgiyi veren ufo bile olabilir, günün birinde evet biz yazdık diye gelmeyeceklerini ne biliyorsun :) laf ya...

    YanıtlaSil
  10. ben bunu uzun zamandır düşünüyorum yani herkes görmediği duymadığı dokunamadığı bir varlığa inanıyor sırf bir kitapta yazıyor diye ve seçme şansımızda yok yani ailemiz hangi dini seçmişse bizde o dini yaşamalıyız bunu kimle paylaşsam dünyanın en yanlış şeyini yapmışım gibi yargılanıyorum özelliklede baban din öğretmeniyse... ben birşey bilim tarafından kanıtlanmadıkça inanmak istemiyorum bu körü körüne kabul etmek değilmidir zaten...

    YanıtlaSil
  11. Birşeyin olma ihtimaliyle olmama ihtimali yüzde ye vurduğumuz zaman yüzde 50 yüzde 50 dir(yüzde işraretini bulamadım:) ) örneğin:Masadaki bardağa su koyucağım veyahut koymacağım diyorum ve soruyorum ikiside eşitmidir baktığın zaman öyledir benim iradem isterse o bardağa su koyarım veyahut istemezsem o bardak boş kalacaktır.Yani Kainatın var olmasıyla yok iken yok kalma şansları yüzde 50 yüzde 50 tıpkı benim o bardağa kendi iradem ve insanı fiziksel gücümü kullanıp surahiyi kaldırıp bardağı doldurmam gibi Allah(Tanrı) da kendi gücüyle harekete geçirip evreni yaratmıştır bunu başka bi mantıksal açıklması yotur bunu dışındaki bütün inkarcıların bu sorunun cevabını kendilerince bulup pardokslar içinde kaybolmasından başka yol gözükmemektedir Çünkü aklın yolu birdi Tıpkı Hakkın yolu olduğu gibi...

    YanıtlaSil
  12. bence bu düşünce tamamen yanlış şimdi benim inandığım şey insanın dini inancı yada mezhebi ne olursa olsun içinde İMAN varsa o mümindir fakat allaha inanmıyorsa o kafirdir hiristiyanlığı ele alacak olursak mesela katolikler müslümanlara göre yanlış inançtadır ama allah onları çok sever çünkü onlar allahı sever arkadaşımız evrenin kendi kendini yarattığını söyledi yani evren vardı ki kendini yarattı peki nereden vardı? şimdi diyeceksiniz ki allah kendini nasıl yaratmış allah kendini yaratmamıştır o zaten ebedten beridir vardı ve bunu tam olarak anlamak bizim gibi faniler için zor hatta imkansızdır admin arkadaşıma bir sorum olacak bu dünyada nüfus 6-7milyar bunun başı vardı yani 2 kişi bunlar nerden geldi ateistler kendilerini avutmak için bazı nedenler söyleyebilir peki daha sonraki nüfus nereden geldi?
    ateist kardeş burada cevaplaya bildikleri şeyleri yazmış peki bunu cevaplasın; insan ölünce ne olur? yok olur demeyeceksiniz herhalde :D yada şunu cevaplasın; şimdi tanrı yoksa insanlardan başka varlık yoktur o halde bütün insanlar eşittir peki neden bazı insanlar sakat bazıları sağlam bazıları güzel bazıları çirkin doğuyor? bu neye göre değişiyor. şimdi diyeceksin yukarıda dünyada bir adaletsizliğin olduğu söyleniyor yani her şey şansa mı bağlı insan şanslı olursa zengin çocuğu yada yakışıklı oluyor fakir olunca da çirkin sakat veya fakir doğuyor diyelim ki gerçekten öyle bu şans neye göre değişiyor? eğer bu soruya şans tesadüfe göre derseniz şans şansa göre değişmiş olacak fakat eğer allah size de düşünce gücü vermişse hiçbir şeyin kendinden türemeyeceğini biliyorsunuzdur yani uzun lafın kısası ateistlerin kendilerini tatmin etmek için cevapladığı soruları veya cevaplayamadığı için görmediği soruları da İSLAM İNANCI CEVAPLAR hatta MÜMİN CEVAP VEREBİLİR burada kardeşimizin yazdığını herkes okumalı çünkü bazı şahıs zatları okuyunca ateistliğe meyil ediyor insan eğer meyil ederse gerçek mümin değildir ve kalbinde her daim allahın olup olmadığını kuşkulamıştır o kişi direk ateist olsun en iyisi neyse gelelim benim gibi bunları okuduktan sonra hala allaha inanıyorsa ben ona canımı feda ederim çünkü o benim mümin kardeşim. ayrıca benim ateist tanımım tanrıya inanmayan değildir aksine bir tanrının izinden gitmektedirler adı ŞEYTAN (İBLİS) çünkü onlara bu yolu şeytan gösterdi kendilerde şeytana inandı.

    YanıtlaSil
  13. öncelikle hepinizin burada farklı fikirlerle seviyeli bir şekilde tartışmış yada tartışıyor olmanızı takdirle karşılıyorum... bende nacizane fikirlerimi sizinle paylaşacağım.. tanrı kavramıyla başlamak istiyorum ben. tanrı hep vardı doğmadı doğrulmadı onu yaratan yoktur deniliyor islamiyette bunu mantıken analiz edecek olursak tanrıyı bişey doğursaydı yada yaratsaydı onu doğuran şeyi nasıl tanımlayacaktınız? tanrıyı yaratan bir tanrı mı? işte tamda burada mantık devreye girerse doğrulmuş bir şeyin tanrı olamayacağı gerçeği ortaya çıkar.. ve eğer tıkandığımız nokta tanrı hep vardı ondan öncesi yoktu ise ona da şu yaklaşımla bakabilirsiniz: bir tren düşünün en arkadan başlayarak vagonlar vardır sıra sıra ve en başına gelindiğinde bir lokomotif vardır tüm vagonları çeken.. peki ya lokomotif var mı onu çeken bir cisim? hayır yok o gücünü kendinden alır ve vagonlarada bu gücünden verir.. ataizm de savunulan şöyle bir görüş var yada sorulan sorularda tanrı hep var deniliyor niye tersinden düşünmüyorsunuz belki evren hep vardı deniliyor? cern de yapılmakta olan deneyin amacı evrenin ilk oluşum teorisi big bangin tekrarını oluşturmak bilim adamları big bang üzerinde en kuvvetli ihtimal olarak yoğunlaşmış durumda ki deliller bunu gösteriyor.. demek o ki eğer big bang olmasaydı evren diye bir şey olmayacaktı iki atomun çarpılmasıyla oluşan big bang le birlikte sonrasında bu iki atomdam milyarca çeşit canlı ve cisimlerin oluştuğunu söylemek ne kadar mantığa sığar. bir kediyi ele aldığınızda katarakt olan bir kedi gül dikenine gidip kendi ameliyatını kendi oluyor bir tavuk yeteri kalsiyumu alamadığında yumurta kabuğu için kemiklerini eritmeyi nerden biliyor ot yiyen bir hayvanın kalsiyum yağ protein hazinesi olan sütü çıkarması daha sayılamayacak binlerce örnek.. evet bunların oluşmasında bir tesadüf mü etki etmiştir yoksa iki atomun çarpışması mı? bunun bir mantıki açıklaması varsa şayet o da bunu düzene koyan ve yaratan bir varlığın olduğudur somut bir veri veremem size yaratan hakkında şayet o zaman herkes onu bilip görmüş olurdu kimsenin kimsedende farkı olmazdı ölümün de bir anlamı olmazdı ölümsüzlük var iken yaratıcıyı görmek istiyorsanız yaratılanlara bakıp onları incelemeniz sanırım çok sorunun cevabını verecektir.. saygılarımla..

    YanıtlaSil
  14. Din, insanlığa yapılmış en büyük saygısızlıktır. Din, insanı aptal yerine koyar. Benim dine ihtiyacım yok. Din olmadan da iyi bir insan olabilirim. Tarih boyunca bütün savaşlar din yüzünden çıkmıştır. Milyonlarca masum insan din yüzünden öldürülmüştür. Din toplumları birbirinden ayırmış ve düşman olmalarını sağlamıştır. Sizce yüce bir yaratıcının gönderdiği dinler, böyle şeylere yol açar mıydı? Var olan dinlerin hepsi insanlar tarafından uydurulmuştur. Gerçekten yaratıcı bir güç olabilir bunu bilemeyiz ama var olan dinlerin hiçbirisi ona ait değil, buna eminim. Eğer ona aitse böyle bir Tanrıdan korkmamıza gerek yoktur zaten. Neyse arkadaşlar önemli olan insanlıktır zaten, sakın bir insanı dinine göre yargılamayın.
    Sevgilerimle..

    YanıtlaSil
  15. Din, insanlığa yapılmış en büyük saygısızlıktır. Din, insanı aptal yerine koyar. Benim dine ihtiyacım yok. Din olmadan da iyi bir insan olabilirim. Tarih boyunca bütün savaşlar din yüzünden çıkmıştır. Milyonlarca masum insan din yüzünden öldürülmüştür. Din toplumları birbirinden ayırmış ve düşman olmalarını sağlamıştır. Sizce yüce bir yaratıcının gönderdiği dinler, böyle şeylere yol açar mıydı? Var olan dinlerin hepsi insanlar tarafından uydurulmuştur. Gerçekten yaratıcı bir güç olabilir bunu bilemeyiz ama var olan dinlerin hiçbirisi ona ait değil, buna eminim. Eğer ona aitse böyle bir Tanrıdan korkmamıza gerek yoktur zaten. Neyse arkadaşlar önemli olan insanlıktır zaten, sakın bir insanı dinine göre yargılamayın.
    Sevgilerimle..

    YanıtlaSil

Küfürlü, aşağılayıcı, hakaret içeren, içinde fikir barındırmayan ve yazı içeriğiyle ilgili olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Emoji
(y)
:)
:(
hihi
:-)
:D
=D
:-d
;(
;-(
@-)
:P
:o
:>)
(o)
:p
(p)
:-s
(m)
8-)
:-t
:-b
b-(
:-#
=p~
x-)
(k)